Düzenlenmiştir❤️
(Medya melisin ayrıyken bakıp durduğu fotoğraf)
Özleye özleye ölüp dirildiğim günlerin sonunda heyecandan içim içime sığmıyordu ve ilk kez buluşacak gibi stresli bir vaziyette Onur'u bekliyordum. Beni almaya gelmesi için ona mesaj atmıştım. Dediği gibi konuşmak için evine gidecektik. Evimize bile diyemiyordum oraya şu an.
"Dekolte fazla mı iddialı ne? Adamla konuşmaya mı gidiyorsun aklını başından almaya mı?" Bakışlarımı göğsüme çevirip sonra tekrar Zehra'ya baktım. "Ne alaka be? Hem anca bakar zaten. Konuşmaya bile ancak ikna oldum her an cayabilirim bana ortam hazırlama bence." "Aman aman yürüyen trafo, ne bu gerginlik be? Bir şey demedik." Omuz silkerek göğüs dekolteli kışlık triko elbisemin önünü düzelttim.
Deri ceketimi üstüme geçirdim. Beremi takarken kapı zilinin çalmasıyla Zehra cama koşturdu ve "Seninki geldi." dedi. "Eskiden benimki olan." dedim gülerek. Parfümümü sıkıp çantamı alıp ayakkabılarımı giyerek merdivenlere ilerledim. Soğukta beklesin poposu donsun inat değil mi asansör kullanmayacağım.
Giriş kapısını açtığımda gerçekten de karşımda titreyerek bana bakan penguenden farksız bir Onur vardı. "Ne oldu sana kuzey kutbundan mı geldin?" "Şu mevsimi nasıl seviyorsunuz anlamıyorum dondum resmen. Geç arabaya hadi üşüyeceksin." Arabaya geçtiğimizde klima açık olduğu için arabanın içi Zehra'nın evinden bile sıcaktı.
"Torpidoyu açsana sana bir şey aldım." Hevessiz görünmeye çalışsam da içten içe merakla torpidoyu açtım ve içinden çıkan karamelli çikolata kutusunu elime aldım."Bunu sevdiğimi nerden biliyorsun?" "Sevmediğin bir şeyi her hafta alıp yemezsin diye düşündüm." "Teşekkür ederim." demekle yetindim ama biraz sabırsızca paketi kurcalayıp açtım ve ilk çikolatamı ısırdım. Karamel ağzıma yayıldığında mest olmuştum. Ben birkaç tane üst üste yerken o kısa aralıklarla keyifle bana bakıyordu.
"Bana da verir misin bir tane? Çok iştahlı yedin canım çekti." "Niye vereyim? Benim." "Bir tanecik sadece. Paylaşmaz mısın?" "Çikolata namustur işine bak." Güldü ve "Peki." dedi. Yutkundum. Dayanamayıp bir tanesinin paketini açıp onun ağzına doğru uzattım. "Yesene." Yolun ortasında durup bana dönerek dudaklarımızı birleştirdi. Şaşkınlıktan hiçbir tepki vermeyince geri çekildi ve "Bana bu kadarı yeterli." dedi. Yutkunup heyecandan nefesimi tuttum ve bir şey demeden arabayı kullanmaya devam etti.
Onu ne kadar özlediğimi şimdi daha iyi fark etmiştim çünkü tek bir öpücüğü bile kalbimi yerinden hoplatmıştı. Yutkundum ve başka şeyler düşünmeye çalışarak dikkatimi dağıttım. Evin bahçesine geldiğimizde arabadan indim ve park etmesini bekledim. Yanıma geldiğinde birlikte eve yürüdük. Onun arkasından içeri girdim ve salona geçtik. "Ne içersin?" "Hiçbir şey." "Su getireyim bari." "Peki." Mutfağa gitti ve birkaç saniye sonra geri döndü. Elindeki suyu bana uzatıp yanıma oturdu.
"Geldiğin için çok teşekkür ederim Melis." Boş boş suratına baktım. "Ne istersen sorabilirsin. Her şeyi anlatmaya hazırım." "Ben buraya bir şey sormaya gelmedim Onur. Anlatayım diyip duran sendin. Anlat hadi seni dinliyorum." Sesli bir nefes verdi ve dizimdeki elimi tutarak avcunun içine aldı.
"Melis ben hayvanım. Gerçekten hayvanım. Sırf hırsımdan canını yakmak istedim. Seni pişman etmek istedim. Beni kaybettiğini düşünmeni istedim. Eninde sonunda herkesle birlikte sen de öğreneceksin diye olanları sana hiç anlatmamaya karar verdim. Büyük hataydı. Sadece çok canım yanıyordu, çok öfkeliydim, çok kırgındım. Aptalca davrandım. Gerçekten özür dilerim. Bile isteye canını yakmak istememiştim. Neden böyle yaptığımı anlamıyorum."
Akrep burcusun ondan aslanım. İç sesime göz devirip "Bitti mi?" dedim.Onur "Saatlerce konuşabilirim ama anlatacak yeni bir şeyim yok. En genel özeti bu söyleyeceklerimin." Dediğinde arkama yaslandım. "Bile isteye üzmek istemen çok düşündürücü Onur. Ürkütücü hatta. Canımı yakmak için yaptın. Başardın da. Hadi diyelim yaptın. Nasıl rahat edebildi için? Nasıl o an herkesi her şeyi bir kenara bırakıp bana her şeyi anlatmadın da bekledin? Ben de bunu anlamıyorum. Hani kıyamazdın Onur?" Yutkundu.
Bana kırgın bakışlarla bakarak "Melis ben gerçekten ne yapacağımı bilemedim. Bocaladım. Seni kaybetmeye dayanamadım. Ağır geldi, saçmaladım. Affet beni, kendimi yeterince cezalandırdım vicdanımla."
Bakışlarımı ellerimize indirdim. "Peki." "Affetmek sana kalmış elbette ama ben böyle yapamıyorum Melis. Çok üzgün ve mahcup olduğumu bil istedim." "Onur tamam dedim." "Affetmeyedebilirsin tabii ama yapma öyle şeyler civciv dedik o kadar gaddarlık hiç yakışmaz hem." "Sen beni dinlemiyor musun?" "Ne?" "Tamam diyorum Onur. Affettim."
Gözleri parlarken yüzüne bir gülümseme yayıldı ve "Gerçekten mi?" dedi. "Yok Onur şakacıktan. Cayarım bak böyle yaparsan." "Hayır hayır ne cayması. Tamam, barıştık bitti gitti." Dayanamayıp güldüm. "Evet." Bana sıkıca sarılıp saçımı öptü. Geri çekilip yanağımı okşadı. "Seni bi daha üzeni eşekler si..." elimle ağzını kapatıp güldüm. "Büyük konuşma Onur. Şimdi bi de eşekle uğraştırma bizi." diyerek kahkaha attım. Bakışları baygın bir hal alırken ağzındaki elimi öptü.
Elimi çekip "Açım ben." dedim. Gülerek "Antiflörtöz kadın." dedi. Bunu bana kim bilir kaçıncı söyleyişiydi. Omzuna hafifçe vurup "Bizde taktik yok aslanım." dedim. "Aslanın seni yiyebilir mi?" dedi gülerek. "Aslan olayı yanlış anladı herhalde ben açım önce beni besleyecek." "İnek otu yesin ben ineği der gibi oldu bu." "Sen bana inek mi demeye çalışıyorsun?" Gözleri büyüdü. "Hayır hayır asla. Nerden çıktı şimdi?" Kahkaha attım ve "Şaka yapıyorum Onur sakin ol." dedim. Sesli bir nefes verdi.
"Melis hak ver sen de o kadar ayrı kaldık korkuyorum bir şeyi yanlış anlamandan." "Tamam hak verdim yemek ver bana." Sesli güldü ve yanağımı üst üste öptü.
"Ne yersin peki?" Seni... "Bilmem. Ne var?" "Hiçbir şey. Dışarıdan söyleyelim." "Olur." İkimize de yemek söyledi ve telefonu bıraktı. "Kaç dakika var gelmesine?" "Yarım saat falan." "Anladım." "Ne oldu çok mu açsın?" "Yoo sordum öylesine." "Melis." "Hmm?" "Acele edebiliriz." "Neye?" Gülümsedi. Neyi hatırladığımı o da hatırlatmıştı.
"Onur." "Hmm?" "Bu kez kahve yok suyla idare edeceksin." dedim ve üstüne önümdeki bardaktaki suyu olduğu gibi boşalttım. Üstüne devirdiğim kahveyi ima etmiştim. Onur birkaç saniye şaşkınlıkla üstüne baksa da gülerek kazağını çıkardı.
"Hiç şikayetim yok." diyerek beni kendine çekti ve alnını alnıma yasladı. Gözlerimi kapattım. "Sanırım vaktimiz kısıtlı." Parmağını dudağıma dokundurdu. "Saniyeler asırlar sürebilir küçüğüm." Bu kelimeden nefret etmem gerekiyordu ama hala ondan duymak hoşuma gidiyordu.
"Sen benimsin Çağlayan. Sana başkası dokunamaz. Sadece ben dokunurum." Gözümün önüne Buse'yle el ele tutuştukları an geldiğinde sinirle alt dudağını sertçe ısırdım. Kapı ziliyle ayrıldık ve bakışlarımız kapıya döndü. "Sen yukarı çık ben yemekleri alınca yanına gelirim." Ben hiçbir şey söylemeden merdivenlere yürürken arkamdan iç çekti. "Tiryakinim tiryakin."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytanla Dans +18
Teen FictionHer şeyi başlatan bir mesaj ve sonrasında gelişen olaylar zinciri... Hayat, karşılaşmaması gerekenlerin yollarını kesiştirdi. Siyah ve beyaz birbirine karıştı. Şeytan valse başladı ve tutku kalbe bulaştı. Ancak... Bu dansın kimsenin tahmin edemey...