"38"

974 49 3
                                    

Düzenlenmiştir ❤️

Henüz 21 yıl geçirdiğim bu ihtiyar gezegen ve olasılıklar silsilesinden ibaret hayat hakkında konuşabilecek kadar deneyimim var mı bilmiyorum ancak ben iki şeyden eminim. Acı doruğa ulaşınca insan taşarmış ve taşan insan ağlamaz yalnızca susarmış. Acıyı yutmak insanı içten içe boğar, bitirir ve sinsi bir zehir gibi sessiz sedasız öldürürmüş.

Donuk bakışlarla yolu izlerken Barış'ın telefonunun çalmasıyla irkilerek ondan önce davranıp telefonu aldım ve Mete'nin aramasını cevapladım. "Alo?" "Yanımda." dedi sadece. Sesinde hiçbir mimik yoktu. "Nerdesiniz? O iyi mi?" "Eve geçiyoruz, siz de dönün. Umut'a haber versin biriniz." telefon kapanınca yutkunup Barış'a baktım. Direksiyonu sinirle kırıp u dönüşü yaptı ve tek kelime etmeden hızla eve doğru sürmeye başladı.

Barış'ın telefonundan Umut'u arayıp sorularını geçiştirerek eve gelmesini söyledim. İçimde büyüyen bir gerginlik vardı ama Onur'un nerde olduğunu bilmek bile biraz olsun rahatlamış hissettiriyordu. Eve varana kadar ikimizin de ağzını bıçak açmadı ve vardığımızda arabadan inip eve yürüdüğümüz her saniyeyi birer asır gibi hissettiğimize hiç şüphem yoktu.

Barış soğukkanlı kalmaya çalışsa da gerginliğini fazlasıyla ele verecek şekilde kapıyı birkaç kez üst üste ve kısa kısa çaldı. Kapıyı Umut açtığı için son gelen bizdik ve bizim de gelmemizle evdeki gerginlik ilk adımımızla birlikte hat safhaya ulaştı. "Nerde o?" Her zamanki neşeli ve konuşkan halinin aksine oldukça durgundu Umut. "İçeride." Adımlarım hızlanırken ayaklarım adeta birbirine dolanıyordu.

Salona girdiğimde koltukta renksiz diyebileceğim bir yüz ifadesiyle ve düşünceli bakışlarla oturan Onur ve ondan farksız haldeki Mete'yi gördüm. Onur'un donuk bakışları benimkilerle buluştuğunda yüzünde mahcup bir gülümseme peyda oldu. Hızla ona doğru ilerlediğim için ayağa kalktı. Kollarımı boynuna dolamamla o da kollarını belime sardı.

Gözlerim dolduğu için içimden bir küfür savurup burnumu çektim. "Ne oluyor Onur?" Belimdeki ellerinden birini saçlarımın arasında gezdirip saçımın parmağına doladığı tutamını öptü. "Sakinleş önce güzelim. Konuşacaklarımız var." Kaşlarımı çatarak geri çekilip ona sorgulayan bakışlarla baktım. "Otur lütfen." Yanına oturduğumda kucağımdaki cansız birine ait hissi verecek kadar soğuk elimi avcunun içine aldı ve diğer eliyle üstünü kapattı.

Odada bir sağa bir sola yürüyen Mete'nin ciddiyeti, ağzını bıçak açmayan Umut'un sessizliği ve hiçbir şey anlamadığı için gitgide daha çok sinirlendiği anlaşılan Barış'ın gerginliği karşısında Onur'un sakin ve soğukkanlı tavrı içime korku salıyordu. "Öfkeme hakim olamadım, o herifin yanına gittim." Tepkimi ölçmek için yüzüme baktı. "Ne yaptın?"

"Sözlü tartışma çıktı aramızda önce. Sonra itiştik biraz. Üstüme yürümek istedi diklendi falan. Ben de vurdum yere düştü. Yerden kalktığında cebinden çıkardığı çakıyla saldırdı bana. Ben de çakıyı aldım elinden fırlattım. Yakasına yapıştım biraz daha hırpaladım, sonra Mete geldi ayırdı bizi." "İyi misin bi zarar verdi mi sana?" "Hayır ama..."

Yutkundum. "Ama?" Koyu renk gözlerinde bi parıltı belirdi. "Ozan o çakıyla bıçaklanmış. Melis yemin ederim ki her şey birkaç dakika içinde oldu. Mete beni uzaklaştırdı. Olayı anlatmamı istedi. Biz Mete'yle konuşurken bir kıyamet koptu bahçede. Gittik baktık Ozan kan içinde yerde. Ambulans falan çağrıldı. Yüksek ihtimalle ona saldıran her kimse o çakıyla saldırdı, çünkü çakı kanlıydı. Olay yerinde orda olduğum, onunla kavga ettiğim ve o çakıda parmak izim olduğu için ifade vermem gerekecek. Ozanın durumu nasıl bilmiyorum. Eğer uyanmazsa, bu ciddi bir oyun ve başım ciddi belada diyebilirim."

Şeytanla Dans +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin