"37"

1.4K 52 19
                                    

Düzenlenmiştir❤️

Kendimi bildim bileli güneşi sevmedim. Sıcak, bunaltıcı, eziyet verici geldi hep. Yaz aylarından nefret ettim. Nefret ettiğim yaz ayları mıydı, yabani gözlerle izlediğim fütursuzca eğlenen tasasız insanlar mı bilemiyorum ancak ben hayatım boyunca gölgelerde yaşamış ve onları benimsemiş bir kadındım.

En çok kapalı havaları sevmiş, yağmurda huzur bulmuştum. Herkesin telaşla evlerine, dükkanlarına veya işlerine koşturduğu o anlarda benim zihnimde ilham bulmuş bir ressam zevkten çıldırmış gibi işliyordu sadece ayna niteliğindeki gözlerimin gördüklerini. Uğultular, korna sesleri, cama vuran damlaların yankıları, telaş ve kasvet beni ben yapan detaylardı. Bugünse belki de hayatımda ilk kez güneşin tenimi okşaması beni rahatsız etmemiş aksine yaşama isteğiyle doldurmuştu. Saçlarım ve vücudum ısınmış, adeta mayışmıştı.

Güneşli bir kış sabahı olsa da bahar gibiydi her şey. Gürültüyle uçan bir kuş sürüsü bile görmüştüm. Gülümseyerek ateşkes yaptığım güneşli havanın tadını çıkarmaya çalışır gibi yavaş yavaş suladığım çiçeklere ve bitkilere bakındım. Her şey yolundaydı. Onur'un üç günde bir sula dediği bitkiyi sulayalı kaç gün oldu diye düşünürken beni belimden saran bir çift kolla sırıttım.

Yanağıma bir öpücük bırakıp şakayla karışık "Neşenizi neye borçluyuz matmazel?" dedi. "Bilmem, bugün keyifli uyandım. Güzel bir gün olsun." diyerek dudağını öptüm. "Kahvaltıyı hazırladım dersem sanırım güzel bir gün olacak." Kıkırdadım ve "Oldu bile." diyerek kolumu koluna geçirip eve girdim.

Doğru mutfağa geçerken sulama kabını balkona bıraktım. Özenle hazırlanmış kahvaltı sofrasına geçtiğimizde ne kadar acıktığımı daha iyi anladım. "Eline sağlık sevgilim." "Afiyet olsun." diyerek saçımı kulağımın arkasına götürdü ve şakağımdan öptü. Kahvaltımızı yaparken "Modun düşük görebiliyorum ama bugün güzel bir gün. Kendini üzme lütfen." dedim. Yüzü düştü. "O dediğin zor işte güzelim.

Hala hiç istemiyorum yüzyüze gelmeyi." "Sen döneli bir hafta oldu Onur. Bir haftadır kadını geçiştiriyorsun olmaz böyle o senin annen. Sadece bir kahve içeceğiz, konuşacakları varmış." Omuz silkti ve keyifsiz bir şekilde kahvaltısını yapmaya devam etti. Keyfim kaçmıştı ama bugün gideceğimizi dün zaten konuşmuştuk.

Kahvaltıdan sonra isteksiz isteksiz hazırlanıp nerdeyse hiç konuşmadan evi topladık. Anlaştığımız saate yakın evden çıktık ve arabaya bindik. Onur normalde surat asan bir insan olmadığı için bu hali beni üzse de bir şey diyemiyordum. Buluşacağımız yere yaklaşana kadar arabada ölümcül bir sessizlik hakimdi.

Kadının attığı konuma iyice yaklaşınca çekingen bakışlarımı Onur'a çevirdim. Oldukça soğuk duruyordu. Elimi elinin üstüne koyarak hafifçe sıktım. Elimi kavrayıp dudaklarına götürdü ve küçük bir öpücük kondurdu. Buluşacağımız mekanın önünde durduk ve ben gereksiz şatafatlı girişe doğru yürürken Onur arabayı valeye teslim edip bana yetişti.

Samimiyetten uzak bir mekandı ancak fazla insan olmaması beni sevindirmişti. Dekorasyona krem rengi hakimdi ve sakin bir ambiyans oluşturulmak istendiği anlaşılıyordu. Bakışlarım etrafı süzerken Onur birden duraksadı ve elimi tuttuğu için onunla birlikte ben de aniden durdum. "Karşı masa." diyerek elimi bırakıp yürümeye başladı.

Kafamı dediği yere çevirip en fazla kırk beş yaşında görünen ancak muhtemelen daha yaşlı sarışın ve şık giyimli kadının oturduğu masaya yürüdüm. Onur kadınla el sıkışıp karşısına oturmuştu.
"Merhaba." dediğimde ikisinin bakışları da beni buldu. "Merhaba." dedi düz bir sesle ve Onur'a hitaben "Misafirin olacağını bilmiyordum." dedi. "O da ben de misafiriz. Melis benim kız arkadaşım." dedi ve oturmam için yana kaydığında yanına oturdum.

Şeytanla Dans +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin