"21"

4.6K 111 23
                                    

Düzenlenmiştir❤️

Melis Akasyalı

İnsan hayatı boyunca yanında kendisini tamamlayacak insanı arar durur. Yanında özgür olacağı, kendisi olacağı, dünyanın en mutlu insanına dönüşeceği insanın bir gün gelip kendisini bulacağı düşleriyle eksilir takvim yaprakları.

Peki... Neden kimseyi tamamlayan olmak için bir adım atmayız? Son günlerde aklımı kurcalayan soru buydu tam olarak. Mutlu olmak istemeyen insan yoktur herhalde. Herkes mutlu olmak istiyorsa, neden mutluluğun ardından yalın ayak koşmak yerine o mutluluğun ilahi bir güç vasıtasıyla bahşedilmişçesine avuçlarına düşmesini bekliyordu insanlar?

"Sen ne alacağımı söylemiştin ama ben bunları birbirine benzetiyorum. Hangisini alacaktın?" diyerek yanıma gelip beni marketin ortasında daldığım düşüncelerimden kopardı mutluluğum. Dalgın ve şaşkın bir gülümsemeyle birkaç saniye kazandıktan sonra elinde tuttuğu gece pedini ve günlük pedi elinden alarak alışveriş arabasına bıraktım.

"İkisi de işe yarıyor boşver." Gülerek "İşini görüyorsa sıkıntı yok." dedi. "E hadi daha kahvaltılık bir şeyler almayacak mıyız? Sen o evde nasıl kurtlanmadan yaşıyorsun anlamıyorum. Koltukları mı kemiriyorsun, duvarları mı yalıyorsun, napıyorsun yani?" Söylene söylene peynir reyonuna gittiğinde iç geçirdim. Bin tane uygulama varken biz çıkmış geze dolaşa alışveriş yapıyorduk.

Huysuzlanma Melis, diye içimden geçirip yanına gittim. Biraz da kahvaltılık aldıktan sonra kasaya ilerledik. Annesi kasadan aldıklarını geçirirken ağlayarak jelibon isteyen küçük çocuğa baktım. Bizim varlığımız hiç de umrunda gibi durmuyordu. Onur dostane bir tavırla annesine yaklaşıp müsade istedi ve çocuğun yanına giderek diz çöktü. "Neden ağladığını sorabilir miyim?" Çocuk Onur'a garip garip baktıktan sonra hiçbir karşılık vermedi. "Annen belki de ağladığın için almıyordur, ağlamadan istedin mi hiç?"

Çocuk Onur'a tekrar garip garip baktıktan sonra "Sus!" diye bağırıp hızlı adımlarla annesinin yanına gidip kedi gibi kadının bacaklarına dolandı. İstemsiz güldüm. Onur'un bozulduğu yüzünden okunurken çocuğun annesi mahcup bir gülümsemeyle bakıp eşyalarını poşetlemeye başladı ve benim ürünlerimi geçirmeye başladı kasiyer.

Çocukla annesi marketten ayrıldıktan sonra Onur huysuz bir tavırla yanıma gelip "Sevimsiz velet." diye homurdandı. Kahkaha atmamak için kendimi zorlayıp ödemeyi yaptım. Marketten çıktığımızda "Çocuklarla aran düşündüğün kadar iyi değilmiş anlaşılan." diye takıldım. "Çocuk denmez öylesine, küçük canavar." Sesli güldüm. "Abartmasana küçük huysuz bir çocuk işte. Ben hepsini eşit olarak sevmiyorum." Onur da güldü. "Yavrularımız duymasın üzülürler."

"Kusura bakma ama... Hangi yavrularımız?" Onur asansöre binerken "Gelecekteki oğlumuz Onurcan ve kızımız Melissu tabii ki." Dalga geçerken büründüğü havaya bürünmüş eğleniyordu benimle. "Babaları bana ziyadesiyle yetiyor gerisini isteyen düşünsün." Onur ikna olmamış bir tavırla ama eğlenerek gülümsedi. "Elbette. Babaları olacağımı şimdiden kendi ağzınla söylemen bana da ziyadesiyle yeter."

Asansörün kapısı kapanınca "Şimdi sana kur yapmam gerekmiyor mu?" dedi takılarak. "Burası 35 katlı holding değil ben de yaz dizisindeki esas kız değilim." dedim gülerek. "Bayılıyorum bu hatunun coolluğuna." diye kendi kendine mırıldanmasına kıkırdayarak güldüm. Asansörün kapısı açıldı ve dışarı çıktık.

Daireme doğru adımımızı attığımız gibi Ozan'la karşılaştık. Bize tiksintiyle baktı ve olay çıkmasın diye yanından çıkıp gidecekken "Sapık mektup aşığı ve ekürisi. Siz harika bi ikili oldunuz çocuklar!" diyerek arkamızdan seslendi. "İşine bak bulaşık." diye karşılık verdi Onur ve oralı olmadan eve doğru yürüdü. Ben de bu adamın gamsızlığını seviyordum işte.

Şeytanla Dans +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin