"26"

3.4K 81 8
                                        

Düzenlenmiştir.❤️

Gözlerimi araladığımda siyah güneşliklerden dolayı günün nerdeyse her saati karanlık olan yatak odası saati tahmin etmeme yardımcı olmamıştı. Ellerimle gözlerimi ovuşturup kafamı hafifçe kaldırdım ve hala uyuyan Onur'a bakıp hafifçe gülümsedim. Başım göğsündeyken tavana çevirdim bakışlarımı.

Uyurken alnına düşen saçları bile kalbimin ritmini değiştirmeye yetmişti. Bakışlarımı tekrar ona çevirdim ve içimde yayılan ani sevgi patlamasıyla elimle çenesini kavrayıp yanağını iki kez üst üste sulu sulu öptüm. İnsan sevmeyen birine göre birini bu kadar sevmek kendi normlarının ortadan kalkması demekti.

Onur gözlerini aralayıp kırpıştırırken bu kez dudağına uzun bir öpücük kondurup açıklanamayan bir neşeyle "Günaydın." dedim. "Günaydın prenses." Başka zaman olsa anan prenses diye araya girmem çok olasıydı ama şu an umrumda olan tek şey uykulu sesinin ne kadar seksi olduğuydu. Bu adam şeytan gibi kanıma sızıp kendiyle birlikte her şeyini sevdirmişti bana.

Birkaç saniye uyku sersemliğiyle boş boş etrafa bakınıp "Sen neden uyandın rüya mı gördün?" dedi. "Niye saat kaç?" "Sabahın erken saatleri." "Hayda ne yapacağız?" "Uyuyacağız." diyerek bana tekrar sarıldı ve gözlerini kapattı. Alayla güldüm. "Tüm sırrı bozdun."

Gözlerini açmadan gülümsedi. "Hadi koyun sayarsın." "Öküz sayarım ben sağ ol." Gözlerini açıp şaşkın şaşkın bana bakarak güldü. "Ne yaptım şimdi ben?" "Belli ki sabaha kadar özlenmemişim hiç. Libidon gözlerimi yaşarttı Çağlayan." Onun lafıyla onu vurmak en sevdiğim şeydi.

"Senin birkaç saatte özlemiş olman beni dumura uğrattı asıl. Dizlerimin üstüne çöküp ağlamak üzereyim küçüğüm." Hiç istifini bozacak gibi durmuyordu. Yerimden kalkıp ondan önce davranarak banyoya doğru yürüdüğümde arkam ona dönük olsa da bakışlarını ok gibi kalçamda hissediyordum.

Kendimi hızlıca duşa attım ve kısa bir duş alarak içeri geri döndüm. Onur yatağı toplayıp aşağı inmişti. Üstüme bana uyacak bir şeyler geçirip dünden beri çatlayan Zehra'ya sonra konuşuruz babında kısa bir mesaj attım. Merdivenleri hızlı hızlı indiğimde mutfaktan gelen güzel kokuların kaynağını tahmin etmek hiç zor olmadı.

Omletimsi bir şey yapıyordu, bir yandan da patates kızartıyordu. "Ayı gibi yiyorum ama spora gidiyorum hafta içi, kendimi teselli ediyorum." Sırıttım. "Top göbekli Onur Çağlayan hayal edemedim." "Göbek yapsam beni sevmez misin?" dedi gülerek. "Bilmem, emin değilim."

Bana dönüp "Ciddi misin?" dedi hafiften bozulmuş bir tavırla. Gülerek yerimden kalktım ve yanına gidip yanağını öptüm. "Dayı göbeği de yapsan severim Çağlayan." Gülümseyerek saçımı ve şakağımı öptü. "Neden soyadımla hitap ediyorsun?" "Bilmem hoşuma gidiyor." "Al istersen senin olsun." Göndermeyi anlamam birkaç saniye sürdü ve boş bulunup kıkırdadım.

"Daha kayda değer bir evlilik teklifiyle gel aslanım, manavdan limon almıyorsun." Sırıtarak "Sen onu bana bırak küçük gangster." dedi. "Prenses diyordun ne ara gangster oldum?" "Ekşi şeker gibisin sen bebeğim. Serseri ruhlu bir prenses yani." "Şekerle bağlantı kurmaya çalışıyorum şu an bir saniye." "Boşver, boşver. Çok düşünme."

Dolaptan tabak çıkarıp tavadakileri tabaklara doldurdu ve masaya bıraktı. Ellerini yıkadıktan sonra masaya geçti. Ben de ellerimi yıkayıp karşısına oturdum. "Sen baya hamaratmışsın ya." "Beni alan yaşadı bebeğim." gülerek ona baktığımda alaycı gülümsemesi yüzüne yayılmıştı. "Kaan ismi nerden geliyor?" Adı Onur Kaan'dı sonuçta ve kim koymuştu merak etmiştim. Az önceki soyad konusundan sonra ikinci ismini hiç kullanmadığını fark etmiştim.

Çatalımı domatese batırıp ağzıma götürdüm. "Dedemin adı." Nasıl lan? Benimkinin adı neden Haydar? "Valla mı?" diye şaşkın salak bir tepki verdiğimde bana gülmemek için zor dayanıyor gibi bakarak "Canım ciddi değilim tabii ki. Nerden gelecek, kuzenim var Kaan, o benden önce doğmasına rağmen bizimkiler vazgeçmemişler Kaan isminden ve isimler karışmasın diye benim ikinci ismim olmuş. Hiçbir zaman kullanmadım hoşuma gittiği de söylenemez."

İsmini seviyordum ve tam bir Onur tipi olduğu için Kaan ismi havada kalıyordu bana göre de. "Niye dalga geçiyorsun şimdi?" Güldü. "Boş bulundum kusura bakma." "Bakarım, yalvar barışalım." Tek kaşını kaldırıp alayla bana baktı. "Gurur yaparım falan diye düşünüyorsan hiç düşünme, ayaklarına bile kapanırım." İçimi yine o tarifsiz his sardı. Sevilmek, sevildiğini hissetmek böyle bir şey miydi?

Biz havadan sudan saçma sapan sohbet ederken kapı çaldı. "Birini mi bekliyordun?" "Hayır." Kalkıp kapıyı açmak için mutfaktan çıktığında ben de meraklanıp arkasından gittim. "Kapıyı açtığında suratı babaannesini sugar baby sitelerinde görmüş gibiydi.

"Ne bakıyorsun oğlum hortlak görmüş gibi? İnstagrama fotoğraflar atmak falan hiç de söylemiyorsun yenge menge ne iş lan? Kaç senedir yanıp bitiyordun sonunda kapmışsın kızı. Birader insan haber vermez mi? Bak hala avel gibi bakıyor ya çekil şurdan götümüz dondu." Onur'u hafifçe iterek içeri giren adam ve arkasından gülerek içeri giren iki adam bana şaşkın şaşkın baktıktan sonra Onur'a dönüp endişeli bir bakış attılar.

Onur onlara ters ters bakıp kapıyı kapattıktan sonra "Biliyor, anlattım." diyerek yanıma geldi. Rahatlamış görünüyorlardı. Kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. "Siz onu zaten az çok tanıyorsunuz. Ama o sizi hiç tanımıyor. Nazik davranın kırarım ağzınızı." Gülerek Onur'a baktım. Bu tembihli tavrına da şaşırmıştım. Ne yapacaklardı sanki en fazla?

Kapıda konuşan esmer uzun boylu adam elini uzattı "Merhaba, Mete ben." "Melis." diyerek elini sıktım. Sonra ondan biraz kısa olan ela gözlü kumral adam elini uzattı. Soğuk bir tavırla "Barış." dedi. Elini sıktığımda içlerinde en minyon kalan mavi gözlü pembe saçlı adam da elini uzatıp "Umut ben de. Gözler lens mi yengecim?" dediğinde ne diyeceğimi bilemeyip sadece "Hayır." diyebildim. "Oo maşallah Sibirya kurdu gibi ya görüyor musun Mete?" "Lan bi düzgün dur sana ne be?"

Üçü de birbirinden değişikti ama komiklerdi. Kötü bir hava sezmemiştim. "Oğlum siz ne boş adamlarsınız ya. Tamam hadi çat kapı geldiniz niye arayıp haber vermiyorsunuz gelmeden? Eliniz boş götünüz yaş gelmişsiniz. Böyle mi ilk izlenim veriyorsunuz erkek tarafı olarak?" Onur'un sitemine sessizce güldüm.

Mete "Meraktan geberecektik bu seferlik böyle olsun." dediğinde "İyi hadi geçin içeri." diyerek ceketlerini aldı. Onur ceketleri askıya götürürken kapı tekrar çaldı ve açmak için yeltendim. Kapıyı açtığımda kaşlarımın çatışmasına engel olamadım. Bunun burda ne işi vardı anasını satayım?

...

Şeytanla Dans +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin