"55"

578 39 12
                                    

Düzenlenmiştir❤️

Bana anlamsızca bakıp kaşlarını çattı. "Melis. Çok korkuttum seni biliyorum özür dilerim. Çok sinirliydim tamam mı? İyiyim şimdi, geç içeri uyuyalım sabah konuşuruz." "Bırak." diye bağırdığımda sürekli "Katil." diye mırıldanıyordum.

"Melis ne katili? İyi misin sen rüya mı gördün?" "Bana yalan söyleme." diye çığlık atıp üstüne yürüdüm. Göğsüne yumruklar atarak "Nasıl yaparsın?" diye bağırdım. Gözyaşlarım tenimi yakıyordu. "Sen ne yaptın?" "Melis ben ne yapmışım gözünü seveyim, neyin var?" "Babamı öldürmeye çalıştın!" Bana şaşkınca baktı ve "Güzelim kabus mu gördün? Ben babana bir şey yapmadım." dedi. "Yalan söyleme! Nasıl yaparsın..." Kolumu tutmak istediğinde "Bırak, gidiyorum." diye bağırdım. "Melis nereye?"

Onu itip ayakkabılarımı giydim ve evden çıktım. Arkamdan bahçeye geldi. "Melis!Lütfen dur." Bana yetişip kolumu tuttuğunda çığlık atarak kolumu çekmeye çalıştım. Hiçbir şey düşünemiyordum. "Melis ne olduğunu söyle. Nereye gidiyorsun bu saatte?"

"Babam ölüyor Onur! Ölüyor! Hâlâ bilmezlikten geliyorsun! Hâlâ! Sen yaptın..." Bana inanamayan bakışlarla iki üç saniyeliğine baktı ve "Melis babanı en son seninle gördüm. Ben babana asla bir zarar vermedim." "Bu kadar tesadüften başka ne anlam çıkar Onur?" "Melis, yemin ederim... Hiçbir şey bilmiyorum."

Bana sarılınca bu kez itmedim. Gözyaşları içinde neye inanacağımı bilemez halde "Lütfen beni hastaneye yetiştir." dedim. Kafasını salladı ve arabasına bindik. Arabayı yarası temizlenip sarılmadığı için kanı dursa da korkunç görünen eliyle kullandı. Annemin attığı konumdaki hastaneye geldiğimizde onu beklemeden indim ve danışmaya gidip babamın adını soyadını vererek nerde olduğunu sordum.

Kadın ekrana bakıp hiçbir şey söylemezken annemin tanıdık sesini duydum." "Melis!" arkamı dönüp ona bakmaya cesaret edemeyeceğim kadar korkunçtu sesi. Bacaklarım titriyordu.
Vücudum buz kesmişti ve zoraki bir hamleyle ona döndüğümde yanıma gelmişti. "M-melis. Kenan..." "Anne ne oldu?" "Melis Kenan gitti."

Bazen tek bir cümle sizi olduğunuz andan koparmaya yeter. İnsanlardan soyutlanır, geçmişin tozlu sayfalarında kaybolursunuz. Çocukluğunuzun altı karıncasında kahkahalar atar, o düşük nota akıttığınız yaşları gülerek izlersiniz.
Bazen bazı acılar yaşananlardan dolayı değil, yaşanamayanlardan dolayı yakar canınızı. Yaşanamamış bir çocukluk, yaşanamamış bir gençlik, yaşanamamış mutluluklar, birikememiş güzel anılar... Bazen size en çok bunlar eksik hissettirir.

Kulaklarım çınlarken kafamı sağa sola sallayarak tek kelime etmeden inkar etmeye çalışıyordum bu anın gerçekliğini. Zihnimde yüzlerce kez öldürdüğüm babamın gerçek ölümünü hiçbir zaman hayal edememiştim. Ona duyduğum kırgınlıktan mıdır, yaşanmamışlıklarımızdan mı bilmiyorum ama onunla ilişkimiz hep yarım kalmıştı hayatım boyunca. "Anne..." şoktan başka hiçbir şey hissedemiyordum. "Öldü mü?"

Cevabını bildiğiniz sorular sormak gerçekten uzaklaşmanın bir taktiğidir aslında. Beyin oyalanır, odak noktası değişir ve gerçek geride kalır. Ancak bu kez gerçek üstümde dev bir kaya gibi yayılmış, beni ezip duruyordu. Annem bana sarılıp hıçkırarak ağlarken içeri giren Onur'la bakışlarımız buluştu.

Yanımıza geldiğinde yüzü bembeyazdı. Annem geri çekilip Onur'a baktı. "Lütfen biriniz bir şey söyleyin. Ne oldu?" "Babam ölmüş Onur." Bu kadar basitti işte. Hiçbir duygu yoktu sesimde. Ne acı, ne korku, ne telaş, ne öfke, ne kırgınlık... Dümdüz söylüyordum işte. Kalbimde ölmüş birinin ölümünü algılamam birkaç saniye sürmüştü.

Onur'un yüzü bembeyaz olurken ne diyeceğini bilemez halde anneme baktığında annem daha şiddetli ağlamaya başladı. Onur annemin koluna girip onu oturttu. Ben olduğum yerde durmuş onlara bakıyordum. "Nasıl?" diyebildi sadece. "Yüksek doz uyuşturucudan... Kardeşi evinde o halde bulmuş hemen ambulans çağırmış. Sonra bizi arayıp haber verdiler. Burda da çok uğraştı doktorlar ama..." cümlesini tamamlayamadan gözyaşlarına boğuldu.

Şeytanla Dans +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin