"39"

869 44 9
                                    

Düzenlenmiştir❤️

Çatık kaşlarımla Buse denen kadının arkasından salona gittim. Bu ne küstah tavırdı böyle? Çantasını kafasına geçirmek vardı ama Onur'un arkadaşı olduğunu söylüyorsa duruma önce onun müdahale etmesi kimseyle polemik yaşamaması açısından daha doğru olurdu.

İçeri girdiğimde Buse'nin bana arkası dönüktü. Onur'un kireç gibi olan yüzünü görebiliyordum. Özellikle bakışları beni bulduğunda suratı üstündeki gömlekten bile daha beyaz bi hal almıştı ve ürkütücü görünüyordu. Ayaklanıp ölü görmüş gibi bir ifadeyle Buse'ye baktığında kimseden çıt çıkmıyordu. "Küçüğüm?" Küçüğüm mü? Kaşlarım iyice çatıldı. Onur bana böyle hitap ederdi. Bu kadın ne diye ona küçüğüm diyordu? Böyle bir samimiyet varsa arada, ben neden bilmiyordum?

Onur gayriihtiyari bir şekilde kaşlarını çatarak buz kesen bakışlarla Buse'ye baktı. "Nerden çıktın sen?" "Yıllar sonra karşılaşıyoruz ve ilk sorduğun soru bu mu? Hadi ama sen eskiden daha eğlenceliydin, tadın tuzun kalmamış senin. İnsan bir hoşgeldin der değil mi?" Onur yutkunarak bana baktı. Sorgulayan bakışlarıma iki saniyeden fazla dayanamayıp bakışlarını geri çekti.

"Buse hiç sırası değil. Başımda yeterince iş var. Git evimizden lütfen, bir daha da gelme." Evimiz diye belirttiği için ona doğru yürüyüp tam yanında durarak bakışlarımı Buse'nin sinir bozucu gülümsemesinin yayıldığı yüzüne diktim.

"Başındaki işten haberim oldu. Belki yardımım dokunur diye gelmiştim ama Onur Çağlayan her zamanki gibi kendi bataklığında boğuluyor değil mi?" "Ne saçmalıyorsun sen? Ne yapabileceksin sanki? Ayrıca ne biliyor olabilirsin? Kimsenin sinirleri müsait değil daha da gerilmeye. Güle güle." Yüzündeki gülümseme kayboldu ama bakışları hala muzipti.

İki adım gerileyip arkasını döndü ancak tekrar bize dönerek "Her zamanki atılganlığına veriyorum bu agresif hallerini tatlışım. Sana hiç yakışmadığını söyleyebilirim ama." Onur iyice gerilmişti ve hızla Buse'ye doğru yürüyüp kolunu kavradı. "Çık git evimden!" Onu dışarı çıkarmaya çalışırken "Defol!" diye bağırdı.

Mete herkesten önce davranarak aralarına girdi ve Buse'yi arkasına aldı. "Onur kendine gel! Hepimiz gerginiz sakin ol." Onur hiçbir şey söylemezken Mete "Deli misin sen ne yapıyorsun?" diye çemkiren Buse'ye döndü ve "Sen de ortamı gerip adamı kışkırtacağına niye geldin onu söyle." dedi.

Buse saçını geriye atarak burnundan soludu. "Elimde olay anının kamera kaydı var." Kaşlarım çatıldı. "Nasıl oluyor?" "Oturun konuşalım." dedi Buse. Onur sesli bir nefes vererek sakinleşmekte güçlük çektiğini fazlasıyla belli etti ve hışımla oturdu.

Herkes fazlasıyla gergindi ve bu kadın her kimse ağzından çıkacak en küçük sözcüğü sabırsızlıkla bekliyorduk. "Kenan'la anlaşmıştım. Söz verdiği şeyi yapması karşılığında Ozan'a saldıracak kişinin görüntüsünü bizzat kendim alacaktım ve ona götürecektim. O da tabii ki sana karşı kullanacaktı. Ancak sözünde durmadı. Ben de elimdeki bu hazineyi değerlendirmek istedim." "Kenan'la ne diye anlaştın? Ne istiyordun benden?"

"Seninle olan husumete sonra geleceğim küçüğüm sabırlı ol." "Kenan benim o gün oraya gidip Ozan'la kavga edeceğimi nerden biliyordu?" "Eski eşi yani senin müstakbel kayınvaliden biricik kızlarının Ozan konusunda garip davrandığını ve ilk kez duymuş gibi tepkiler verdiğini ona yetiştirince Kenan Melis'in öğrendiğini anladı. Ha bugün ha yarın elbet sen de öğrenecektin. Geriye ustaca bir plan yapmak kalıyordu. Bu evi, senin Paris'ten döndüğünden itibarenki giriş çıkış hareketlerini gözetlerken Ozan'ın yanına ne zaman gideceğini bilmemek imkansızdı yani." şuh bir kahkaha attı.

"Sen nasıl böyle rahat bir şekilde bize yapmayı düşündüğün şantajı ve evimizi gözetleyişini anlatabiliyorsun? Akıl sağlığın yerinde mi?" diyerek sinirle yerimden kalktım.

Şeytanla Dans +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin