"47"

1.1K 49 10
                                    

Düzenlenmiştir ❤️

Bölümü RanaKckbas a ithaf ediyorumm❤️

"Onur Barış'a bir şey söyle kötü kötü bakıyor korkuyorum." "Umut elimi ağzına sokar mideni sökerim yerinden, üstüme kustun a*ına koyduğum napiyim alnından mı öpeyim?" "İkiniz de susar mısınız? Ağzınızla için bir kere de be. Barış sen de büyütme tamam olan oldu." Barış sesli bir nefes verdi ve önüne döndü. Ben hangi akla hizmet bu üçlüyle dışarı çıkmıştım ki? Mete'yi arayıp Barış'a temiz kıyafet getir, dediğimiz için feci dejavu olmuştum.

Aklıma Zehra'nın Barış'ın üstüne vileda kovasındaki kirli suyu döküşü gelmişti. Barış ne bahtsız adamdı. Biri kafasından aşağı kirli su döker, diğeri üstüne kusar... Kendi kendime güldüm. "Ne oldu?" dedi Onur. "Hiç." sırıtıp yanağımdan makas aldı.

Birkaç dakika sonra Mete içeri keyifle gülerek girdiğinde gözüm hemen Zehra'yı aradı. Birkaç adım arkasından onun da geldiğini gördüm ve gülümsedim. Mete tüm enerjisiyle masadakilerle selamlaşıp gülerek kazağı Barış'a uzattı. Barış birkaç dakikalığına üstünü değiştirmek için masadan ayrıldı. Herkest bir sessizlik vardı. "Ben Barış'a bir bakayım." diyerek masadan kalktı Onur.

Onur gittikten bir dakika sonra Barış temiz kıyafetiyle geldiğinde "Onur da sana bakmaya gelmişti." dedim. "Hadi ya." "Dur arayayım bi." diyerek Onur'u aradım. Telefon çalsa da bu müzikten duyması çok zordu. Ben onu ararken bizimkilerin bakışları yumuşadı ve hepsi sırıtmaya başladı. Kaşlarımı çatarak arkamı döndüğümde elinde kocaman bir pasta ve mumlarla bana gülümseyen Onur'u gördüm.

"O saçma küslük yüzünden doğum günün arada kaynadı. Telafi etmek istedik. 22. yaşın kutlu olsun güzelim, kaç yaşına gelirsen gel hep küçüğüm olacaksın." Gözlerim dolu dolu ona baktığımda diğerleri "Üfle hadi." diyordu. Şaşkınca mumları üfledim ve bizi izleyen diğer insanlar da alkışlamaya başladı. "İyi ki doğdun canına yandığım."

Ben bir şey anlamayayım diye mekan kapalı olmasına rağmen içeri birkaç insan almışlardı ve pasta kesildikten sonra onlar da mekandan ayrıldığı için bizbize kalmıştık. "Nerden aklına geldi ki ben unutmuştum çoktan bu senekini." Umut suratıma doğru üflediği ve sadece onda olan parti düdüğüyle aramıza girdi. "Biz her zaman kutlayacak bir şey buluruz yengecim, deliye her gün bayram." Onur da gülerek ona hak verdi.

"Birbirinize pasta yedirsenize nolur." "Zehra aile arası nişan töreninde miyiz?" dedim gülerek. "Ya anı kalsın nolur görmeden ölemem." Onur da gülerek çatalındaki pastayı bana uzattı. Kahkaha atmadan duramadığım için pasta düşmesin diye elini çatalın altında tutuyordu.

Gülerek "Ya niye bu kadar gülüyorsun daha düğün fotoğrafı çektirmemiz gerekecek hep böyle ciddiyetsiz olacaksak sıkıntı var." Kendi dediğine kendi bile dayanamayıp güldüğünde diğerleri de güldü. Çatalıma aldığım pastayı ona uzattım, o da elindeki çataldaki pastayı benim ağzıma uzattı. O sırada Umut "İnşallah hayat boyu birbirinizin ağzına verirsiniz!" dediğinde herkesten bir kahkaha koptu.

"Herkesin hediyesi evde olduğu için şu an sadece eğlenip kafanı dağıt." dedi ve yanağımı öptü Onur. Sonra diğerlerine dönerek "Dağıtmak, bağırmak, kavga etmek, kusmak yasak. Ağzınızla için." dedi gülerek. "Bunu son dediğin günü hatırladım da şimdi..." dedi Zehra. Sesli güldüm. Karakola düştüğümüz akşam da ağzınızla için demişti.

Araya giren müzik sesiyle kadehler kalktı ve birkaç kadeh üst üste içtikten sonra kimimiz sarhoş kimimiz çakır olup kafayı bulmuştuk. Kollarımı Onur'un boynuna sardım ve kafamı onun bedenine yasladım. Aslında Omuz hizasından biraz uzun, çenesinden biraz kısaydım. Onur da kısa değildi ben de değildim. Bana bu kadar bastıra bastıra küçük demesine yine de alışmıştım. Yaş farkını kastediyordu çünkü.

Onunla büyüyor gibi hissettiğim için birden duygulandım ve gözlerim doldu. Kafamı kaldırıp ona baktım. Gülümsedi. Kısacık öpüp geri çekildim. "Bir çatal aldın geri bıraktın." dedi gülerek. "Tadına bakayım dedim." "Ben de bakayım." dedi ve beni daha uzun öptü. Dans etmiyorduk, olduğumuz yerde salınıyor ve sarılıyorduk. Bu yüksek ritimli şarkıda biz niye bu kadar duygusala bağlamıştık hiçbir fikrim yoktu.

Bir an diğerlerini yokladım. Herkes kendi alemindeydi ve içmeye devam ediyorlardı. Birden şeytan dürttü ve "Onur." dedim. "Hmm?" "Biraz daha istiyorum." Beni tekrar öpecekken "Burda değil." diyerek elini tuttum ve lavaboya yürüdük. "Küçük, sen kendini aşıyorsun." dedi gülerek. Lavaboya girdik ve tuvalet kabinine girip kapıyı kilitledik. Sessizce gülerek onu öptüm.

...

"Eve gidip tüm gün başbaşa olsak nasıl olur?" "Bu kadar insanı bırakamayız." dedi gülerek. "Şu an hiçbir şey umrumda değil." "Toysun da ondan." dedi keyifle.
Biz kendimizden geçmişken gelen tartışma sesiyle ikimiz de suspus olduk. "Senin benimle derdin ne hasta mısın kızım sen?" diye bağırdı Barış. Ortamda benim dışımdaki tek kız Zehra olduğu için yutkundum. Sonra da zaten Zehra'nın tanıdık sesini duydum.

"Arkadaşımın doğum gününde seninle tartışmamak için resmen direndim ama sen bela gibi beni bulup bir şekilde huzurumu kaçırıyorsun gerçekten tebrik ederim seni." "Melis benim de arkadaşım laflarına dikkat et. Ben miyim bela? İnsan gibi konuşulmuyor seninle farkında mısın?" "İnsan mısın sen de insan gibi konuşalım kibirden öleceksin be." "Yeter kes sesini." diye bağırdı Barış. Korkuyla Onur'a baktım. Kaşlarını çatmış sessizce onları dinliyordu.

"Ben senin derdini biliyorum ama merak etme." dedi Barış alaycı sesiyle. "Neymiş derdim?" "İlgi çekmek istiyorsun. İşin gücün dikkat çekmek, ilgi odağı olmak. Başka da bir numaran yok." "Senin gibi silik olacağıma ilgi çekmek için götünü yırttı desinler daha iyi, ezik." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ve Onur'un da sessizce güldüğünü gördüm. En olmadık anda durmuş ikisinin kavgasına gülüyorduk.

"Senin o dilini koparırım ben." "Koparsana nolur." "Kışkırtma beni Zehra." dedi uyarı barındıran bir ses tonuyla. "Ne yaparsın? Sen kendine niye bu kadar güveniyorsun ya? Ne bu gözlerimi yaşartan özgüvenin kaynağı çok merak ettim. Hayır ezik dedim diye mi girdin bu triplere? Eğer öyleyse bir daha diyeceğ-"

Onları göremesek de Zehra'nın aniden kesilen sesi ve gelen çarpma sesiyle Barış ayısının kızı duvara yaslayıp öptüğünü anlamak zor olmamıştı. Sesleri geldiği için de kahkaha atmamak için kendimi oldukça zorluyordum.

Onur eliyle ağzımı ve kendi ağzını kapatıp sessizce güldü. Birkaç saniye sonra sesleri kesildi ve ayak seslerinden dışarı çıktıklarını anladım. Kapı sertçe kapandığında içeride bizden başka kimse olmadığını umarak sesli güldüm. "Biz neye şahit olduk az önce?" "Kim kimi bastı ben de anlamadım." "Onur ya bizi fark etselerdi?" Sesli güldü ve "Olaya bak." dedi.

"Bunlar birbirinden hoşlanıyor." "O bariz zaten de Barış'ın tavrını hiç beğenmedim. Bir ara konuşayım onunla." dedi. "Yani lütfen, biraz insanlık yükle arkadaşına hiç nasiplenmemiş çünkü." "Bırak şimdi sen arkadaşımı şu durumda ne konuşuyoruz."

...

"Eve gitmek istiyorum hala." dedim. "Akşam birkaç doz daha alırsın bebeğim." "Umarım kimse bizde kalmaz." "Vefasız hatun." diye mırıldandı gülerek. Ben de üstümü başımı düzelttim ve kabinden çıkıp ellerimizi yıkadık.

"Suratın kıpkırmızı." diyerek güldü. "Senin gibi arsız mıyım ben?" "Değil misin? Balık hafızalı küçük." "Şşh!" diyerek sus işareti yaptım. "Gel şu fırtınalı aşıklara bakalım." diyerek kahkaha attım ve gülmemek için direnerek içeri döndük.

...

Şeytanla Dans +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin