Düzenlenmiştir.❤️
***
Onur'un son mesajıma üstelik attığım fotoğrafa hiçbir yanıt vermemesi üzerinden tam bir ay geçmişti ve biz bir ay boyunca tek kelime konuşmamıştık. Bir gece (Belirtmekte fayda var, sarhoştum.) onu aradığımdaysa numarasının kullanılmadığını öğrendim. Numarasını değiştirmişti.
Ona hiçbir şey yapmamıştım. İlk günden beri arsız bir şekilde bana resmen takılıp kalmış, evime çiçekler göndermiş, beni arayıp konuşmuştu. Başta ona kızgındım ancak artık umursamıyordum, aramızdaki küçük kısa anıları zihnimde önemsizleştirmeye başlamıştım. Hiç tanımadığım öylesine bir insandı, belki de kısa süreliğine boşluktaydı ve bana sarmıştı. Geçip gittiğine göre üzerine kafa yormak anlamsızdı.
Spordan dönerken aklımı kurcalayan bu düşünceleri zihnimden kovdum. Onu daha fazla düşünmek istemiyordum. Ne yaptığı, kim olduğu hiç umrumda değildi. Kulaklığımı taktım ve kendimi Teoman'ın güzel sesindeki anlamlı sözlere bıraktım.
***
Televizyonun karşısında boş boş uzanmış can sıkıntısından ne yapacağımı bilemez halde oflayıp pofluyordum. Canım o kadar sıkılıyordu ki yemek bile yemek istemiyordum. Bahçede biraz dolanırım belki kitap okurum diye düşünüp kitaplığımdan Aklından Bir Sayı Tut romanını aldıktan sonra ince bir hırka giyip evden çıktım.
Binanın kapısını açıp hızlıca dışarı çıkmak isterken hızımı alamayıp karşımdakine kafa atmak suretiyle çarptım. Kim olduğuna bile bakmadan "Afedersiniz." diyebildim çünkü her kimse de taş kafamla mefta etmiştim. "Sorun değil, izninizle." diyerek beni nerdeyse iterek içeri girdi ve hızlıca asansöre yürüdü. "Hayvana bak hayvana sanki gül yüzüne hayranlığından dikildim karşısına. Özür dileyende kabahat keşke bi daha çarpsam." Adamın küstah tavrı karşısında söylenerek bahçeye gittim ve çardakta otururken kitabımı okumaya başladım.
Zaman nasıl ve ne ara geçmişti bilmiyordum ama bahçeye çıkmak iyi gelmişti. Kitabımı kapatıp kolumun altına aldım ve acıktığımı hissederek eve girmek için tekrar binaya yürüdüm. Ben daha varmadan kapı açıldı ve bugün tosladığım öküz dışarı çıktı. İçimden Allah affetsin nasıl çirkin diye geçirdikten sonra düşünceme kızdım ve şekilcilik yapmamam gerektiğini kendime hatırlattım. Hiç oralı olmayıp binaya girdim, o da aynı şekilde yanımdan geçip gitmişti.
Evime çıktıktan sonra koca bir tabak mısırlı ve ton balıklı salatayı TV karşısında yedim ve yemek yemenin mutluluğuyla karnımı okşadım. Koltukta iyice gerinip pozisyon değiştirerek uzanmaya devam ettim.
Saracak kimse kalmamış gibi hissediyordum. Gerçi bunun sebebi Onur çok eğlenceli falan diye değildi. Benim çevremdeki insanların geneli sahteydi. Çoğu vasıfsızdı. Arada bir dışarı çıkınca buluşurduk sonra herkes kendi hayatına odaklanırdı. Normalde yalnızlığı severdim ancak son zamanlarda üzmeye başlamıştı beni.
Ben kendi kendime düşünürken telefonum çalmaya başladı. Tanımadığım bir numara arıyordu. Açıp açmamak arasında kalsam da açtım ve cansız bir sesle "Alo" dedim. Hışırtı dışında hiçbir ses gelmeyince tekrar sorarcasına "Alo" dedim ama ses yoktu. Tam kapatacakken "Melis." diyerek lafa laps diye dalan erkek sesiyle kaşlarım çatıldı. "Evet?" Bir süre sessizlik oldu. "Benim, Onur." Ne diyeceğimi bilemez halde "Neden aradın?" diyebildim.
"Daha fazla uzak kalamadım." Ne dediğimin farkında olmadan "Özledim seni." dediğimde durumu toparlamak için çok geçti. Olgun ve ağırbaşlı bir gülücükle karşılık verdi. "Benim kadar özlemiş olamazsın bebeğim ama merak etme bir daha uzak olmayacağız."
Yutkundum. "Beni geri aramana gerek yoktu Onur, bir ay boyunca aramadıysan bugün de aramasan olurdu. Mümkünse hiç arama hatta, güle güle." Onu hiç konuşturmadan yüzüne kapattım ve omuz silktim. Özlemiştim doğru ama bu onu hemen affedeceğim anlamına gelmiyordu.
***

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytanla Dans +18
Ficțiune adolescențiHer şeyi başlatan bir mesaj ve sonrasında gelişen olaylar zinciri... Hayat, karşılaşmaması gerekenlerin yollarını kesiştirdi. Siyah ve beyaz birbirine karıştı. Şeytan valse başladı ve tutku kalbe bulaştı. Ancak... Bu dansın kimsenin tahmin edemey...