"58"

877 46 31
                                    

Düzenlenmiştir ❤️

brfn_ozkn bölüm ithafı bu güzelliğin ❤️

"Metoş." ... "Metoş." ... "Mete!" "Ne var Umut, ne?" diyerek sessizliğini bozdu Mete. "Şu palmiye ağacı var ya hani." "Ee?" "Sana girsin." Umut'un kahkahası arabayı çınlatırken dayanamayıp güldüm. Ben gülünce Umut daha çok kahkaha atmaya başladı.

"Melis aşk olsun. Sen de şuna ayak uyduruyorsun." "Komik ama." dedim gülerek. "Aslan yengem be aslan." diyerek arkadan omzuma vurdu Umut. Çeşme'ye tatile gidiyorduk ve Barış yolda Umut'u boğar korkusundan onu ve Mete'yi bizim arabaya almıştık. Çünkü Umut kendi saçını kahverengiye boyarken artan boyayla Barış'ın kaşlarını boyamıştı. Barış uykudan uyanınca ve boyalı kaşlarını görünce kopan kıyameti anlatmama gerek yoktu. Savunması da "Kendi rengi zaten." olduğu için bir an ciddi ciddi Barış'ın elinde kalacak diye korkmuştuk.

"Mimik oynamadı bende." dedi Onur arabayı kullanırken. "Kardeşim işte, kaliteli mizahtan ne anlar bu çapsız. Melis'ciğim sen sakın üstüne alınma." dedi Mete. Kıkırdadım. "Alacağın olsun Onuş." dedi Umut. Onuş? Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Olaf'tan sonra en komik lakap olabilir.

"Onuş ne lan?" dedi kaşlarını çatıp. Umut "Ohaaaaaaaa. Şu an aydınlandım." dediğinde "Ne oldu?" dedi Mete. "Onur'un adının baş harfiyle soyadının baş harfi oç oluyor." diyerek ağız dolusu bir kahkaha patlattı. Mete bile dayanamayıp gülünce kahkaha attım. "Benim iki ismim var Umut, Kaan'ın baş harfi sana girsin." Gülmekten karnım ağıracaktı nerdeyse.

Onur konuşmadan rahatsız olmuş olacak ki şarkı açıp sesini yükseltti. Normalde arabada bu kadar yüksek ses müzik dinlemekten hoşlanmadığını bildiğim için daha çok güldüm. "Onur bunu açma yaa dünkü organizasyon boyunca bunu dinledik Mete'yle, gerçekten kulaklarım kanıyor artık." Onur sabır çekip şarkıyı değişti. Edis Martılar çalmaya başlayınca tekrar değişecekken Umut "Çek elini." diye bağırınca değişmedi.

"Dinlettin boynu bükük şarkılaaaar, ses etmem susarım anıların hatrınaaaa. Sen yoksan ölümden ne farkııı vaaar gel artık üzülecek martılaaar." Umut şarkı söylerken "Martı beyinli bu çocuk." diye homurdandı Mete.

Zehra beni arayınca müziğin sesini kısıp telefonu açtım. "Ne oldu?" "Mola verelim mi? Yakınlarda starbucks var soğuk kahve alalım." "Onur'a sorayım bir." "Ne oldu?" "Starbucks varmış yakınlarda. Soğuk kahve alalım diyorlar." "Bir saattir yoldayız ikinci duruşumuz, bir de biri tuvalet için duralım derse altına işese durmam." dedi. Kıkırdadım ve "Tamam duralım." dedim Zehra'ya. Telefonu kapattıktan iki dakika sonra starbucksta durduk. Herkes soğuk kahve alıp içerken arabadan inip biraz yürüdüm. Otura otura uyuşmuştum resmen.

Üstümde beyaz bir crop ve kot bir şort olmasına rağmen hava kavurucu derecede sıcaktı. Omuzlarıma tekrar güneş kremi sürüp arabaya geri bindim. "Gidelim hadi." Yolculuk sakin devam etmişti ve yarım saat sonra kalacağımız yere varmıştık. "Her sene Onur'un yazlığına çöküyoruz. Firdevs'im Hanım'cım Nebahat'im Çehre'm ne demiş? En güzel yazlık arkadaşın yazlığı, demiş."

Onur güldü ve "Tek başıma gelsem sıkılırım diye getiriyorum seni yanımda, Melis varken pabucun dama atılır seneye." dedi. "Sen el kızını benim gibi mi sandın insafsız, seneye de aynı yere tatile getir kızı bakayım söylene söylene burnundan getiriyor mu getirmiyor mu?" Hepimiz kahkaha attığımızda Onur da gülmüştü.

Barış'la Zehra da yanımızdalardı ve içeri girip camları açtıktan sonra ev havalanana kadar terasa çıkıp soğuk bir şeyler içelim demiştik. "Çok sakin burası. Normalde insan doludur çeşme, adım atacak yer olmaz." "Bu tarafları fazla kalabalık olmaz. Ben de sevmiyorum aşırı kalabalığı." "Ee ne yapıyoruz şimdi planınız var mı kumrular?" dedi Mete.

Şeytanla Dans +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin