Merhaba... Kadir'le umut dolu bir bölüm eklemek istedim size. Hayatımızdan umudu hiç eksik etmemek lazım. :) Çok zor günlerin nihayetinde yaşadığım her şeye rağmen umudum asla bitmedi. Az çok beni önceden takip edenlerin bildiklerini tekrar yazmayacağım tabii ki ama hayatta olduğumuz ve hala nefes alabildiğimiz her an umudumuz olmalı. Olsun... Sevenleriniz hatta tek bir seveniniz ve hatta sizin sevdiğiniz tek bir insan olsa bile...
Dilerim hep birlikte daha nice güzel hikayelere devam edebiliriz. Şimdi sıra Kara'ya özel bölüm yazmakta. Ondan sonra da düzenlenecek olanları düzenleyip yolumuza devam edebiliriz...
Poyrazoğlu'nun kitap olmasıyla ilgili soru vardı geçen bölümde. Eşim çok ağır bir hastalık geçirdi. Ölümden döndü. Ve hala o hastalığın uzayan bir süreci içindeyiz. Tedavisi devam ediyor. Ne kadar sürecek, nasıl olacak bilmediğimiz bir süreç içindeyiz. Düzenleyemediğim için Poyrazoğlu'nun şu ara kitap olması pek mümkün değil. Ama gelecek ne gösterir bilmiyorum.
Medyaya eklediğim şarkıyla okumanızı tavsiye ediyor ve gidiyorum. Yorumlarınız beni ana döndürüyor, eksik etmeyin ne olur yorumlarınızı. Yüreğinizden öpüyorum hepinizi, görüşmek üzere... :)
"Kızım Benim, Ömrüm"
"Gökyüzü akraban filan mı?"
Attila İlhan
Hasrete doğmuştum ben.
Hasret duymaktı tüm nefesim. Önce annem sonra babam oldu tüm hasretlerim. Hep karanlıklar içinde bir nefesten ibaret olacağımı sandığım kısa ömrümün en güzeli, tam bitti dediğim anda geldi tüm mavilikleriyle.
Derya oldu Demir oldu. Bazen Sarı bazen Kara. Sonra ete, cana, kana döndü nasıl olduğunu anlamadan. Oysa ben hep yetim kalacaktım. Nasıl sevildiğini unutmuş, kan revan yüreğim tanıdı önce sevgiyi, sonra alıştı o maviliğe. Susuz yüreğim öyle bir alıştı ki sevdaya, nankörü olmamak için sevginin daha fazlasına ne göz diktim ne bekledim. Dost dediğimin sapladığı bıçağın sızısı hala ruhumdayken, Derya'mı Kara'mı bana verenden nasıl isterdim fazlasını.
Hiç olmayacağını düşündüğüm rüyalarım vardı benim. Hem de hiç uyumadan kangren gecelerimin en acılı rüyalarıydı belki de nefes aldıran. O nefesler ki şimdi ete, kana, cana bulanmış karşımda ben de varım diyordu, sen nereye gidersen ben de gelirim diyen hem de nereye gideceğini bilmemesine rağmen.
Asıl mesele zaten nereye olduğunun, nasıl olduğunun önemi olmadan yanında olanlar değil miydi?
Kör karanlıkların içimde sızdığı o en derin çatlağın olduğu küçük pencereme konan küçük bir serçeydin sen. O kadar savunmasız o kadar küçüktün ki, iri gözlerinle, bulut mavilerinle nasıl oldu da bu kadar büyüdün içimde. Nasıl büyüdün de benden çok yerin oldu bende be Serçe...
"Kadir."
Önüme uzatılan çayı uzanıp alırken Derya'mın maviliklerinin en güzel gök gibi olan aydınlıklarına bakmak nefes almamı sağlıyordu. Elinde çayla yanıma oturan kardeşten öte canlarıma baktım. Kara ona her baktığımda en aydınlık gülümsemesini takınıp kara gözlerinden bir an olsun umudu eksiltmiyordu.
"Biliyorsun o serçe filan değil şahin."
Elimde olmadan ağzımdan kaçan kahkahaya engel olamadım. Kara, başını sallayıp gülümserken Derya'mda elini omzuma koydu. Hani bazen bazı karşılaşmalar olurdu. Olmaz bu kadarı da dediğin, asla olamaz dediğin. İşte bu iki adam da benim için aslaydı. Ben ne dua almıştım da bu güzel insanların arasına düşmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Poyrazoğlu - Kabadayı Serisi (3)
Romance"Mutluluğu sende bulan senindir, ötesi misafir..." "Yetime mi yetiyor lan gücünüz? Ben de Poyrazoğlu'ysam, ya ben kazıyacağım sizi bu dünyadan, ya da siz beni!" ****** "...