33.Bölüm'Menekşe Kokusu'

4.9K 291 113
                                    

Merhaba canlar... Çok beklediniz biliyorum ama size uzun hem de baya uzun bir bölümle geldim. Ne de olsa düğünümüz vardı ve ben yarıda kesip önce ekleseydim bölümü siz hala beklemekte olacaktınız Kadir ve Ezo'nun ne yaptığını.:) Evet kız evine gittik merak etmeyin :) gerisini bölümü ekler eklemez yazmaya gideceğim. Bir sonraki bölüm çok güleceğiz. Biliyorsunuz Kara'nın Kadir'ini evlendirdiği bir düğün nasıl komik olmaz?

Medyaya eklediğim şarkıyla okumanızı tavsiye ediyor ve bölüm yazmaya kaçıyorum. Yorumlarınızı çok büyük bir mutlulukla okuyorum ne olur esirgemeyin yorumlarınızı. Keyifli okumalar... Güzel yüreklerinizden öpüyorum.


"Ve nelere baskın gelmezdi ki seni düşünmenin tadı?"

Ahmet Arif


Acılar birden biter mi diyordu bir şarkıda...

Fiziksel yaralarımız olurdu. Kanayan ince bir sızı gibi. Ve bazen oluk oluk akan. Ama illa ki dururdu o kanamalar ama illa ki durmak zorunda bırakılırdı o kanayışlar...

Bir de ruhumuza aldığımız yaralarımız olurdu. Hiç bir yara bandının, hiç bir tedavinin sen istemedikçe,sen dur demekdikçe kanaması durmayan yaralar. Hem de bizi biz yapanların gerisinde kalan yaralar.

En sevgiliden daha sevgili olunan yaralar.

O yaralar ki bugünümüzü var eden. Bizi olduğumuz insan,kadın,adam yapan yaralar.

O yaralar ki kaybolduğumuzda bile pusula olan yaralar...

Ve yine aynı şarkıda devam ediyordu yorumcu;

Bir menekşe kokusunda seni aramak var ya...

Kokusu olmayan,kokusunu alamadığın bir çiçekte neden arardın ki en sevdiğinin kokusunu? Neden sevdiğin,özlediğin birinin kokusunu arardın bir çiçekte? Ve neden kokusu olmasındı bir çiçeğin? Tıpkı masumiyeti yükledikleri beyaz gibi menekşeye de kokusuzluğu mu yüklüyorduk?

Belki menekşenin rengi gibi kokusu da eşsizdi de sadece her insanın duyumsayabileyeceği bir koku değildi. Belki herkesin alabildiği bir koku olmadığı için kokusuz diyordu insanlar menekşeye...

Neden gül gibi,karanfil gibi her yerden alınmadığıı için mi kokusuz diyorlardı? Tıpkı bazı insanların sadece bize özel oluşu gibi belki menekşelerinde sadece bazı insanlara özel olduğunu düşünmüyorduk?Şimdi,şu anda burada olmak hem de babamı hiç acımadan öldüren adamın gözlerinin içine bakarken onu affetmek mi?

Canının canını alanı nasıl afffederdi ki insan? O canı veren ben miydim ki alanı affetmek de bana hasıl olsun? Alan da veren de birdi. O zaman ben neresindeydim bu hesabın?

"Babam?"

Nazif'in gözleri kısıldı.

"Serdar'ı iyi bilirim ben. Masal benimdi. O benden çaldı aşkımı."

Karşısına bir sandalye çektim. Odadaki herkesin gözü üstümdeydi. Ama bir çift mavi vardı ki titriyordum o maviler beni izlerken.

"Babam kimseden bir şey çalacak adam değildir. Helal lokma olmadığına inandığı ekmeğe bile elini uzatmazdı benim babam."

Başını geriye atıp bir kahkaha attı. Bir anda yanımda bir sandalye çekilme sesiyle başımı oraya çevirdim.

Ömer baba...

Bir sandalye...

Bir sandalye ...

Nazif resmen bir çemberin içindeydi. Ne ara bu kadar kalabalıklaşmıştım ben. Başımı çevirip hepsiyle göz göze geldim. Fasulye sırığı bile ellerini göğsünün üstünde bağlamış Nazif'e bakıyordu.

Poyrazoğlu - Kabadayı Serisi (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin