"Annem..."

1.5K 90 14
                                    

Merhaba...

Yakın zamanda anneler günü kutlanacak, kutlayacak birçok insan. Ben de Kadir'le konuşmak istedim anneler günü üstüne. Ortak yönlerimiz çok Kadir'le ne de olsa.

Tabii ki kutlamak, anmak isteyen için sözüm olamaz zaten böyle özel günleri lâkin o günlere bırakmayın sevmeyi, özlemeyi, sarılmayı derim ben. Sonunu göremediğimiz bir yolun en güzel yol arkadaşları sevdiklerimiz, yanımızda olanlar yahut yanımızdaymışçasına yüreğimizde olanlar. Ondandır ki sevmenin günü olmaz. Sevin sonsuz kere annelerinizi, babalarınızı, kardeşlerinizi, adına sevda dediğiniz herkesi.

Medyaya eklediğim şarkıyla okumanızı tavsiye ediyor, yorumlarınızı bekliyorum canımın en güzelleri. Derya'm kitap kokusuna bulanmışken, biraz Kadir, biraz Demir özlem giderelim dedim. Keyifli okumalar... :)


"Annem..."


"Anne diye bir yaram var benim.

Özlediğimde burnumun direğini sızlatan,

En sevgili olan yaram benim annem.

Anne diye bir yaram var benim.

Ne zaman biri anne dese içimi oluk oluk kanatan.

En aşk olanından..."




O yuvasız çalıkuşu bense kafeste kanarya diyordu şarkı...

Başımı çevirip sahafın ön camına çarpan yağmur tanelerini izlemeye başladım. Her insan sevmezdi yağmurları, gök gürültüsünü. Oysa ben çok severdim yağmuru. Ne zaman yağmur yağsa annemi anlattığı anılarıma dönerdim babamın. Benim için yağmur anne kokusu demekti. Çünkü babam derdi hep Masal yağmur gibi kokardı.

İlk duyduğumda anlamamış, yağmur yağar yağmaz hemen koşarak dışarı çıkmıştım. Yağmur beni ıslatırken, ben havayı koklayıp annemin kokusunu aramış, bulamayınca deli gibi ağlamıştım. Babam gelince aklıma sahafın önüne geçip, hemen kapının soluna koyduğumuz masanın yanında duran sandalyeyi çekip oturdum. Bir sigara yakıp havada dağılan dumanı izledim.

Kulağıma değen babamın sesiyle gözlerimi kapatıp o güne döndüm. Beni kollarının arasına alıp göğsüne bastırmış, canım demişti bana, canın yanmasın sakın canımın içi. Ve ben ilk kez o gün anlamıştım can içi nasıl acır bir insanın.

"Kadir, can içim, annen yağmurdan sonra toprak gibi kokardı. Onun ne zaman kokusu değse ciğerim delik deşik olurdu. O kokusunu içime çektiğim tek insan evladıydı Kadir'im. Şimdi bir de sen varsın toprak kokulum benim."

Başımı geri çekip babama baktım. Gözlerim ağlamaktan şiş, yüreğim acıyordu ama artık mezarına gittiğimde üstündeki toprağın kokusu bile anlamlıyken ben nasıl mutlu olup sormazdım babama?

"Annem, beni kokladı mı baba? Beni sevdi mi?"

Hiç unutmayacaktım o an gözlerinde gördüğüm acıyı, ağlayışını ve feryadını.

"Evlat sevilmez mi Kadir'im? Seni koklarken vedalaştı yine seninle. Kokun ciğerinde, yüzün gördüğü son resimdi evlat."

Sigaramdan bir nefes daha çektim.

"Nereden bu efkâr yine can Kadir?"

Başımı çevirip annemi son gören, eline doğduğum, mahallenin ebesi, bugünlerde beni yalnız bırakmamakta ısrar eden Gülşen ebeye baktım. Eliyle saçımı dağıtıp karşımdaki sandalyeye geçip oturdu. Sigarasını çıkarıp yakarken o da mahalleye baktı uzun uzun.

Poyrazoğlu - Kabadayı Serisi (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin