3//Tanışma

8.4K 816 259
                                    

İyi akşamlar👋🏻👋🏻

İyi okumalar dilerim~~~

.........

   Genç adam kendisiyle konuşan pembe saçlı ve garip kıyafetli adamdan sonra ona ne yapacaklarını beklemeye o odada devam etmişti. Ne kadar uzun süre orada beklediğini bilmiyordu. Zamanı hesaplamak için güneşin hareketlerini esas alırdı ve orada güneş yoktu. Yalnızca bakınca gözlerini acıtan o parlak şey vardı. Sırf merak ettiği için ona dokunduğunda parlamanın yanında ısındığını da fark etmişti. 

Garipti.

Uzun bir süre sonra, pembe saçlı adamın ardından kapatılan kapı yeniden açıldı ve onu buraya getiren adamlar içeri girdiler. Onlar koluna girip kendisini oturduğu sandalyeden kaldırdıklarında Taehwan çok da umurunda olmasa bile, "Nereye?" diye sordu kısaca. Uzun zamandır doğru düzgün biriyle konuşmamıştı. Buraya gelmek için geçirdiği aylar boyunca konuşmayı unutmamış olması bile bir mucizeydi. 

Tek kelimelik sorusuna cevap olarak herhangi bir şey gelmedi. Bu genç adamın kaşlarının çatılmasına sebep olsa da susmuş ve onlarla birlikte ilerlemeye devam etmişti. Yeniden güneş ışığına çıktığında önceden hiç yaşamadığı bir şekilde gözlerinin kamaştığını hissetti. Elini kaldırıp gözlerine siper etmeden edemedi. Anlaşılan içerdeki o parlak cisimlerin aydınlığına çok alışmıştı. Şimdi eski dostu güneş de gözlerine rahatsızlık veriyordu. 

"Yakında alışırsın." Yan tarafından gelen bir ses duyduğunda başını hızla o tarafa çevirdi. İçgüdüsel bir tavırla gözlerini kısarak konuşan kişiye baktığında pembe saçlı adamı gördü. Ona gülümsüyordu. Genelde omegalar ona gülümsemezlerdi. Bir alfaya gülümsemek ona kur yaptığınız anlamına gelirdi. Anlaşılan burada böyle değildi. Taehwan ona gülümseyen bu adamın niyetinin kur yapmak olduğunu sanmıyordu. 

"Hadi, gel. Seni götürmem gereken bir yer var." Taehwan onun hakkında ne düşüneceğini bilmiyordu. Artık emin olmuştu onun kokusunun olmadığına. İlk başta bir şey hissetmediği için kokmadığını düşünmüştü. Şimdi ise aynı fikirde değildi. Bu kadar uzun süre bir şey hissetmeden duramazdı kimse. Bir şeyleri hissediyordu ama bunlar kokusuna yansımıyordu. Bunu nasıl başarıyordu? Şimdiye kadar tanıdığı herkes kokardı. Koku insanları tanımak için bir numaralı yoldu. 

"Nereye?" İçinde bulundukları alanda ağaçlar, o siyah zemin ve arkalarında göğe uzanan duvar dışında hiçbir şey yoktu. Sormak zorunda hissetmişti. Onu, nereye götürecekti? Eğer ona bir şey yapacaklarsa buradan kaçacaktı. Kendi elleriyle onlara teslim olmak istemiyordu. Haklarında bildiği az buz şeylerin hiçbiri kötü değildi fakat yine de korkuyordu. Taehwan, çok korkuyordu. 

Karşısındaki omega sorusunun ardından cevap vermek için dudaklarını aralamıştı. Taehwan göstermediği bir merakla ona baktı. Dışarıdan bakıldığında boş gözüküyordu bakışları fakat aslında öyle değildi. Gerçekten merak ediyordu. Merakının giderilmesine de az kalmıştı. Pembe saçlı omega şimdi konuşacaktı. Fakat ondan önce bir şey oldu. Taehwan'ın korkuyla irkilip geriye doğru kaçmasına sebep olacak bir şeydi bu. Olağanüstü gürültülü bir sesti. 

Bir anda karşısındaki adamdan bir gürültü yükselmeye başlamıştı. Taehwan hala iki yanında duran siyah kıyafetleri adamların arkasına doğru geçti. Anlam veremiyordu bu sesin nereden geldiğine. Tanrıdan gelen bir işaret miydi. Başını kaldırıp açık gökyüzüne baktı ama hayır! Eğer öyle olsaydı gökyüzü bulutlu olurdu. Tanrılar onu cezalandırmak istemiyorlardı. Şimdilik. 

Bir an sonra duyduğu bu gürültülü ve garip ses kesildi ve Taehwan'ın kulağına, "Efendim." diyen pembe saçlı adamın sesi doldu. Genç adam başını gökyüzünden indirip karşısına baktı çünkü onun kendisiyle konuştuğunu sanmıştı. Göz teması kurmaya çalıştı fakat başaramadı. Pembe saçlı adam elinde tuttuğu düzleştirilmiş taşa benzeyen bir şeyi kulağına tutarken ona bakmadan konuşuyordu. Taehwan onun da ne olduğunu bilmiyordu. Burada bilmediği ne kadar da çok şey vardı. 

city of differencesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin