11//"Benimle gel."

4.7K 614 161
                                    

Günaydın👋🏻👋🏻👋🏻

İyi okumalar dilerim~~

...........

   Taehyung'un ikinci gecesini geçirdiği Seokjin'in evinde, geniş salonda kahkahalar yankılanıyordu. Jennie elini karnına sarmış gülüşlerini durduramazken henüz açtıkların televizyonun karşısında dizleri üzerinde oturan bedeni izliyordu. Yanına aldığı kahvesiyle başka bir koltukta oturan Seokjin de fazla gürültülü olmasa da gülüşleriyle ona katılmaktaydı. 

Taehyung'un ilk defa nasıl çalıştığını gördüğü televizyon karşısındaki tepkileri, herkese fazlasıyla komik gelmekteydi. Büyük ekranın karşısına oturmuş, kocaman açtığı gözleriyle ekrandaki insan yüzlerine belli belirsiz dokunurken küçük bir çocuk gibi gözüküyordu. Meraklıydı ve bir o kadar da endişe doluydu. Her dokunuşundan sonra irkilerek geri çekiliyordu. 

"Onlar neden onun içindeler?" Kendisine gülüyor olsa bile onu rahatsız etmeyen Jennie'ye merakla dönüp sorduğunda, Seokjin onun gülmekten cevap veremeyeceğini anlamış, öne atılıp konuşmuştu. "Aslında onun içinde değiller. Tüm bu görüntüler başka bir yerde çekiliyor, sonra televizyonda yayımlanıyor."  Taehyung tanrı şahitti ki onun dediğinden hiçbir şey anlamamıştı. Kaşları çatılırken önüne döndü ve renkli ekranda gözlerini gezdirip, "O nasıl oluyor ki?" diye kendi kendine mırıldandı. 

"Kameralarla." Odanın girişinden eğlenir bir ses yükseldiğinde bu sefer oraya döndü. Akşam yemeğinden sonra işleri olduğunu söyleyerek odasına çekilen Jongin'di bu. Hoseok hala eve gelmemişti. Evde yalnızca dördü vardı. "Kamera?" Bilmediği bir başka kelimeyle ellerini kucağına koyup sordu ve böylece Jongin yanına adımlamaya başladı. Yamacına vardığında belini kırıp eğilerek onu kolundan kavramış, televizyonun önünden kaldırmıştı. 

"Anlatacağım ama onun önünde değil. Fazla yakından izlemek sağlığını bozabilir." Sağlının bozulması mevzubahis olduğundan itiraz etmeden kolundan tutan bedenin yönlendirmesine uydu Taehyung. Jongin onu Jennie'nin yanına, koltuğa oturmuş, kendisi de tekli koltuğa geçip yayılarak oturduktan sonra konuşmuştu. "Bir şeyi gördüğünde ve görüntüsünü çok beğendiğinde, kamerayla onun fotoğrafını çekebiliyorsun. Bu sayede üzerinden zaman geçse bile geri dönüp ona bakabiliyorsun. Televizyondaki görüntüler de bunlardan ibaret. Önceden yaşanıp kameraya çekiliyor ve daha sonra yayımlanıyor." 

Jongin'in kendisi de zamanında bu yollardan geçtiği için diğerlerinden daha akla yatar olan açıklamaları, Taehyung'un merakla irileşmiş gözlerini yeniden ekrana çevirirken, "Gerçekten mi?" diye şaşkınlıkla sormasına sebep olmuştu. Anlamıştı bir parça da olsa ve bu çok ilgisini çekmişti. "Evet! Senin de fotoğrafını çekelim ister misin?" Jennie uzanıp ortadaki sehpadan kendi telefonunu alırken sorduğunda, Taehyung belli belirsiz başını salladı. Daha sonra ise boş bakışlarla kendisine döndürülen telefona baktı. 

Bir an sonra, gözünün önünde ani bir ışık yanıp sönmüş, gözlerini sıkıca kapatmasına sebep olmuştu. Jennie dudaklarını hafifçe büzüp telefonu yüzünün önünden çekti ve, "Flaşı kapatmayı unutmuşum. Yine de sorun değil. Bak, artık senin de bir fotoğrafın var." diyerek telefonu ona çevirdi. Taehyung o ekranda kendisini gördüğünde neredeyse yüreğine inecekti. Koltukta geriye doğru kaçmış, "Onun içine mi girdim!" demişti dehşetle. Bir yandan da yüzü hala yerli yerinde miydi diye eliyle suratını yokluyordu. 

"Hayır tabi ki de. İçine falan girmedin. Sadece fotoğrafını çektik. Al, kendin de çekebilirsin." Jennie gülerek konuştuktan sonra telefonu kucağına bırakmış, koltukta geriye yaslanmıştı. Taehyung telefonu eline aldı ve aynaya bakıyormuş misali ekranda kendisini gördüğünde telefonu yüzüne yaklaştırdı. Bir kaç defa ekranda bir yerlere dokundu fakat fotoğraf çekmeyi beceremedi. Bu sebeple Seokjin yanına yanaşmış, kendisine nasıl yapılacağını göstermişti. 

city of differencesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin