6//Acı

5.8K 686 187
                                    

İyi akşamlar👋🏻👋🏻

İyi okumalar dilerim~~

.........

   "Şimdilik gitmem gerekiyor. Yarın sabah yeniden geleceğim. O zamana kadar evden çıkmadan istediğini yapabilirsin." Jimin'in gitmeden önce kendisine söyledikleri bunlardan ibaretti. Taehyung o öğleden sonra onu evde yalnız bırakarak gittiğinde geniş dairede yapayalnız kalmış, ne yapacağını bilememişti. Her ne kadar dışarıyı feci şekilde merak etse de başına iş açacağını bildiği için Jimin'in dediğini uyguladı, evden çıkmadı. 

Evde başına iş açtı. 

Jimin sonraki sabah pek fazla tasa barındırmıyorken dün işi çıktığı için yalnız bıraktığı gencin kapısını çaldığında kapının açılması epey uzun sürmüştü. Bu, bir noktada endişe vericiydi. Bu yüzden hala kendisinde olan kartla kapıyı açtı ve içeri geçti. Bu kartı ne olur ne olmaz diye vermemişti Taehyung'a. Başına bir şey gelmesini istemiyordu. Lider onu mahvederdi. 

Kapıyı açıp içeri bir göz attığında pek bir şey göremedi. Bu yüzden ayakkabılarıyla içeri girerken, "Taehyung! Kapıyı çaldım ama duymadın." demiş, elindeki kartı cebine koyarken içeri doğru adımlamıştı. Meraklı bakışları koridorun sonundaki manzarayı gördüğünde şaşkın bakışlarla yer değiştirdi. Dudakları hafifçe aralandı. Çünkü her şey darmadağınıktı. Dün pencereleri kapattığı perdeler dışında tertemiz olan evin altı üstüne getirilmişti. 

Koltuklar yerlerinden oynatılmış, yastıkları etrafa saçılmıştı. Mutfak tezgahının önündeki taburelerden ikisi yere devrilmişti. Buzdolabının kapısı sonuna kadar açıktı ve Jimin dehşet içinde etrafta gezinirken içindeki pek çok şeyin yerlere dağılmış olduğunu gördü. Makinenin ince sesli alarmı belli belirsiz ötüyordu fakat bunu duymak imkansız gibi bir şeydi. Zira bütün eve hakim olan müzik sesi diğer tüm sesleri bastırıyordu. Taehyung daha hiçbir şey bilmiyordu. Bu müziği nasıl açmıştı ki? 

Başını çevirip müzik sesinin nereden geldiğine baktı ve büyük ekran televizyonun yan tarafındaki kablosuz hoparlörü gördü. Oraya doğru hızlı adımlar atıp hoparlörün önünde diz çöktü. Yalnızca bir dakikalık incelemeyle Taehyung'un her nasılsa başka birinin evine bağlandığını ve bu şekilde müziği açtığını anladı. Dudaklarını birbirine bastırırken hoparlörü kapattı ve yeniden sesini yükselterek, "Taehyung! Neredesin?" diye seslendi. 

Bu sefer de kesin bir cevap alamamıştı fakat neyse ki yukarıdan gelen çarşaf hışırdamasının sesini duymuştu. Hızlı adımlarla merdivenlere gitti ve aceleyle yukarı tırmandı. Yukarısının da aşağıdan pek bir farkı yoktu. Açık dolap kapakları, ışığı açık abajurlar ve dağınık bir yatak. Ah, bir de yatağın üzerine yığılmış bazıları hala paketli bazılarının paketleri ise açılmış olan yiyecekler. Taehyung tüm bunların arasında mışıl mışıl uyuyordu. 

Jimin gülmek istedi. Onu burada yalnız başına bırakırken zararsız olduğunu ve korkusundan pek bir şeye dokunamayacağını düşünmüştü. Şimdi ise hayatının hatasını yaptığını fark ediyordu. Ayağının ucuna yuvarlanan konserve salçayı ayak ucuyla ittirirken içindeki dürtüyü bastıramadan güldü. Hatta gülüşü o kadar yüksek sesli hala geldi ki yatakta uyuklayan bedeni bile uyandırdı. 

Taehyung aylar sonra huzur dolu ve kimsenin onu başının tepesinde dikilip hırlayarak falan uyandırmadığı bir gece uykusu çekmek konusunda o yatakta uyuyakalırken çok heyecanlıydı. Yatağa yattığında ne kadar rahat olduğunu fark etmesi saniyelerini almıştı. Tıpkı uykuya dalması gibi ve şimdi Jimin'in gülüşüyle yeni güne gözlerini açtığında göz altlarında belli belirsiz mor halkalar vardı. Uzun zamandır uyuyordu. 

city of differencesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin