29//Anlaşma

3.9K 563 353
                                    

Günaydın👋🏻👋🏻

Tam anlamıyla bir geçiş bölümü, bu yüzden çok bir beklentim yok bu bölüme dair xlmdlxmdpxl

İyi okumalar dilerim~~~

............

      Baharın izlerinin gözüktüğü, ağaçların çiçekler açtığı, kuşların cıvıldadığı güneşli bir günde, ormanın ortasındaki kasabada arka bahçesi oldukça geniş olan bir evin içinde, salonun ortasına kurulmuş bir masa vardı. Masa genişti. Biraz eski dursa da sağlamdı ve çevresinde toplanan sekiz iri adam için biraz küçük kalıyordu. Zira masanın etrafına toplanan bu adamlar, sıradan insanlar değillerdi. 

Kuzey sürülerinden buraya gelen iki, güney sürülerinden gelen üç, ormandaki sürülerden gelen iki lider alfa vardı. Her birinin bedeni sıradan insanlara oranla daha iriydi, kırmızı gözleri alev alev yanıyordu ve salonu dolduran feromonları çevrelerinde rahatsız edici bir baskı oluşturuyordu. Buna rağmen, bir an olsun bile birbirlerinin üzerinde baskı kurmaya çalışmaktan vazgeçmiyorlardı. Odayı dolduran feromonlar sürekli yoğunlaşıyordu. 

Birbirlerinden nefret ettikleri bile söylenebilecek bu adamların aynı evin içine toplanmasının, elbette bir amacı vardı. Onları buraya davet eden şu anda içinde bulundukları sürünün lideri ve baş köşede oturan alfa Sangwoo'ydu. Her birine kış biter bitmez sürü üyelerini yollamış, kabul edenleri evinde ağırlama işine girişmişti. Onları buraya topladığı için liderleri sayılabilirdi ancak bu kesinlikle laftaydı. Zira masadaki yaban sürüleri liderlerinin yanında bir böcek bile olamayacağını biliyordu. 

Masada bilerek müthiş bir özgüvenle tam karşısına oturan ve davetini kabul ettiğine bile şaşırmadan edemediği Yong, ona her an üzerine atlayıp kendisini öldürebilecekmiş gibi bakarken liderlik taslamak epey zordu. Üstelik, bu yabani alfanın baskıcı feromonları onun bile bir lider alfa olarak bunalmasına sebep oluyordu. O da bunun farkındaymış gibi masadaki diğerleriyle birlikte kendisini baskıladıkça baskılıyordu. Üzerinde gelişmiş göğüs kaslarını gözler önüne seren yarım parça bir posttan başka bir şey yoktu. Şimdiye kadar avladığı hayvanlardan koparttığı dişleri bir araya getirerek yaptığı kolyesi boynundaydı. Kollarını göğsünde bağlamışken iri bedenini sığdıramadığı sandalyede 'Ben tehlikeyim!' diye bağırıyordu. 

Onun iki çaprazında güney sürülerinden gelen liderler vardı. İkisi de Sangwoo kadar ya var ya yoktu. Denize yakın yaşadıkları için tenleri esmerleşmişti ve ticarete açık yapıları sebebiyle temiz kıyafetler giyiyorlardı. Sangwoo onları olası bir kavgada rahatlıkla alabilirdi. Şu anda adam gücüne ihtiyacı olmasa onları çağırmaya tenezzül bile etmezdi. 

Güney sürülerinden gelenlerin yanlarında oturan yabani sürü lideri ve kuzey sürüsü lideri, kendisiyle yapıca eş değerdi. Yabani sürü lideri baş köşede oturan Yong karşısında hiçbir şeydi. Yong'un sürüsünün alanının en geniş olmasına şaşırmamak gerekirdi. Yabani sürüler sürü sınırları değişimi için öteki yabani sürülerle savaşırlardı ve karşısında oturan adamın çıplak üst bedenindeki iyileşmiş yara izleri bile onun yüzlerce savaşa girdiğini kanıtlıyordu. Eh, belli ki çoğunu da kazanmıştı.

Yaşadıkları bölgede, yazılı olmasa da herkesin uyduğu bir takım kurallar vardı. Yabani sürüler öteki yabani sürüleri düşman bellerken kasaba sürülerine karışmazlardı. Kasaba sürülerini birbirlerini zayıflatmak için ellerinden geleni yapsalar da şehirlilere kafa tutmaya kalkmazlardı. Ve şehirliler de... Onlar hiçbir grupla savaşmaya yanaşmazlardı. Daima duvarlarının ardında, etliye sütlüye karışmadan yaşarlardı. 

Bu kuralların esnetilmesine sebep olan tek durum da, hala atıl olan ve kimsenin sahiplenmediği geniş araziydi. On yıllardır o arazi üzerine savaşlar yapılmış, herkes bölgeyi kendisine almak için çabalamıştı. Verilen zayiat büyük bir meblağa ulaştığında ise sözlü bir anlaşmayla bölge atıl halde bırakılmıştı. Buna rağmen hala bu masadaki her bir adamın o bölgeyi kendisine almak istediği bir gerçekti. 

city of differencesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin