16//Tehdit

4K 566 201
                                    

Tünaydın👋🏻👋🏻👋🏻

İyi okumalar dilerim~~~

.............

   Soluduğu taze mandalina kokusu, öylesine ani bir şekilde belirip kaybolmuştu ki, Taehyung kalakaldığı yerde rüya gördüğünü düşünmüştü. Bakışları dalgınlaşmıştı. Bakıyor fakat görmüyor gibiydi ve dudakları aralık öylece kalmıştı. Bir süre boyunca o şekilde nefeslenerek yeniden aynı kokuyu almayı bekledi fakat yapamadı. Çürük mandalina kokusu geri gelmişti. Bununla eş zamanlı olarak da liderin acıları dinmiş, yanında oturan adam biraz daha sakin nefesler almaya başlamıştı. 

"İ-iyi misiniz?" Taehyung hayal mi gerçek mi olduğunu ayırt edemediği kokudan uzaklaşır uzaklaşmaz sorduğunda, lider belli belirsiz başını salladı. Deneyimlediği hisler öylesine yıkıcıydı ki, yorgun düşmüştü. Bir an öncesinde oldukça iyi hissederken yalnızca tek bir anla cehennemin dibine düşebiliyordu. Epilepsi nöbeti gibiydi. Nöbet sonrasında gerçekten yorgun oluyordu. Tabi, bu sefer kendisinin de fark ettiği ancak anlam veremediği bir takım farklılıklar olduğu da bir gerçekti. 

Yalnızca kısacık bir anlığına, acı içinde kıvranır ve doğru düzgün düşünmeyi bile beceremezken müthiş bir rahatlık hissetmişti. Daha önce hiç hissetmediği bir şeydi bu yüzden kendisine açıklamayı bile başarabileceğini düşünmüyordu. Sanki, saatler boyunca sırtında çuval çuval yük taşımış da sonra bir anda biri çıkagelip o yükleri sırtından almıştı. Ve o tarz bir durumda hissedeceği yorgunlukla birlikte rahatlama hissi, sanırım az önce yaşananları tamamlamada yeterli olurdu. 

"Bilmiyorum." Kaybolmuş bir ses tonuyla mırıldandı. Bedenini dik tutmakta zorluk çekiyordu. Etrafta insanlar olmasa bayılabileceğini düşünüyordu ve bu seferki çektiği acıdan değil, bedeninin sızım sızım sızlamasından olacaktı. Bu histen kurtulmak için ne yapmalıydı? Her krizin öncekinden farklı olması onu ürkütüyordu. Tek bir hastalığı değil de binlercesi varmış da hepsinin semptomlarını tek tek gösteriyormuş gibiydi. 

"Ambulans denen şeyi, çağırmalı mıyım?" Taehyung yeniden yanında endişe dolu bir sesle konuştuğunda, lider önüne çevirdiği başını harekete geçirdi ve ona baktı. Gerçekten endişeli görünüyordu ve ne kadar bencilce davranıp onu suçlayabilecek olsa da bu olanlar onun suçu değildi. Hayır, hem de hiç değildi. Her şey, içindeki o ne istediğini bilmez şımarık varlığın suçuydu. Ona acı çektirmekten keyif alan oydu. 

"Hayır, gerek olduğunu sanmıyorum. İyiyim. Yalnızca yorgunum." Boş bakışlarını ondan kaçırıp etrafta gezdirdi. Tanrıya şükür, kimsenin dikkatini falan çekmemişti. Bu, az da olsa rahatlamasını sağladı. "Eve dönebiliriz." Taehyung teklif ettiğinde başını iki yana salladı. Eve gitmeyi gerçekten isterdi fakat şu anki yorgunluğuyla araba kullanabileceğini düşünmüyordu. Taksi kullanırsa da dikkat çekebilirlerdi. Bir süre daha toparlanmak için fırsat bulabilirse, iyi olurdu. En azından buna inanmak istiyordu. 

"Olmaz. Daha alacak şeylerimiz var." Taehyung'a şu anda bacaklarının feci bir biçimde titrediği bilgisini vermeyi reddetti. Neyse ki o da pek fazla üstelememiş, yalnızca bir süre sessiz kaldıktan sonra, "Siz bilirsiniz." diye mırıldanmıştı. Lider eve dönmek istemiyorsa, onu zorla eve götürmeye çalışacak falan değildi. Hem, eve dönmek istemiyorsa dönmezdi. Sonuçta arabayı sürecek olan kişi oydu? Taehyung'un o konuda hiçbir fikri yoktu ve şu anki durumda patron liderin ta kendisiydi.

Alışverişin devamında, Taehyung bir türlü endişesinden sıyrılamamıştı. Önüne gelen her şeyi alma fikrini bir noktada kenara bırakmıştı zira gözleri liderden ayrılmıyordu bir türlü. Sürekli onu kontrol ediyor, kötü bir şey olmadığından emin oluyordu. Lider iyiydi, bir şeyi yoktu. Sadece çok yavaş adımlar atıyor ve bazen tökezliyordu. Taehyung düşeceği her an yanında ona engel olmak için beklemekteydi. 

city of differencesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin