Ev çok sessizdi, fazla sessizdi. Daha öğlen olmuştu ama özlemiştim onu. Kokusunu, sesini, gülüşünü, her şeyini.
Hilal babası gittiğinden beri durgun gibiydi. Huysuzlanmıyordu bile, nazı babasınaydı onun.
Elif'i çağırmıştım, yeni uyandığı için bir saate gelecekti. En çok üzüldüğüm şey ise Hilal büyüyecekti, Mert onun bu büyüme zamanını göremeyecekti.
*ZAMAN ATLAMASI YAPACAĞIM ÇÜNKÜ BU KONU İLE İLGİLİ YAZABİLECEĞİM BİR ŞEY GELMİYOR AKLIMA*
7 AY SONRA
7 ay olmuştu, bu yedi ayda sadece dört kez konuşmuştuk telefonda. İlk konuştuğum zaman gitmesinin üzerinden üç ay geçmişti. Ağlamıştım, ağlamıştı.
Hilal büyümüştü, konuşuyormuş gibiydi. Bana laf yetiştirmeye bayılıyordu kendince. Bir yerlere tutunarak ayakta kalabiliyordu. Uyumadan önce hep babasının resmini açıyordum, unutmasın babasını diye.
Yavaş yavaş ek gıdaya geçmiştik bile. Su içmeye başlamıştı, annem Hilal için ev yoğurdu mayalamıştı evde. Yoğurt ile biraz küçük ekmekleri karıştırıp yediriyordum ya da bebek bisiküvisini süt ile karıştırıp.
Ayağıma dokunan şey ile eğilip yere baktım. Hilal emekleyerek yanıma gelmişti, yerde otururken ellerini açmış onu almamı bekliyordu. Sarışın bir bebekti doğal olarak, gözleri elaydı. Her gün saçlarını bebek lastiği ile iki kenardan topluyordum.
Beraber çizgi film izliyorduk, anlamıyordu ama izliyordu. Kızımın kendi kendine konuşması ile kendime geldim. Elleri ile bir yeri göstererek kendince konuşuyordu.
'Onu mu istiyorsun?' dediğim zaman kafasını salladı. Elime aldığım yoğurdu ve kaşığı masaya bıraktım ve Hilal'i mama sandalyesine oturttum.
Sessizce yemeğini yiyordu, ara sıra ellerini açarak kendince bıdı bıdı bir şeyler diyor sonra susuyordu.
Bipolar oldu çocuk.
'Eee hanımefendi doydun. O zaman anneannene gidelim.' dedim, Elif İstanbul'da doğum yapmak istiyordu.Başka hastanede, onlar gitmişti.
Hilal'i giydirip evden çıktım. Bu sürede hiç Çağan ile Merve'yi görmemiştim. Hilal her gördüğü şeye atılacak gibi kucağımdan inmeye çalışıyordu.
Sanki inse yürüyecek.
'Hilal hayır bebeğim, valla uf olursun bakmam sana.' dediğim zaman kendince kızgın bakış attı. Annemlerin evine gelince zili çaldım, annem ağlayarak kapıyı açtı.
'Anne! Ne oldu.' hızlıca Hilal'i halıya bıraktım. O kendince ortada takılırken annem bana sarılarak konuşmaya başladı.
'Babanla konuştum, geliyorlarmış. İki saat sonra uçağa bineceğiz demişti üç saat önce, bir iki saate burada olurlar.' dedi, bu duyduğum şey ile gözlerim dolmuştu.
Kocamı görecektim, kocam büyümüş her şeye laf yetiştirebilecek potansiyele sahip kızını görecekti.
'O zaman biz yavaştan gidelim piste anne. Herkes hep bir saat öncesi toplanıyor.' dedim, annem gülerek başını salladı. Hazirana girmiştik, havalar sıcaktı.
Hilal'in yanına gidip yere oturdum. Hilal'i kucağıma çekip onunla konuşmaya başladım.
'Annecim, baba geliyor. Benim prensesimin babası mı geliyormuş.' demem ile ağlamaya başlamıştı. Baba kelimesini duyduğu zamanlar bazen ağlıyordu.
'Bir daha gitmeyecek o kadar süre annecim. Bak hem baban seni ağlarken görmesin tamam mı prensesim benim.' dedim, beni anlıyormuş gibi ağlaması durdu bana baktı ve güldü.
![](https://img.wattpad.com/cover/278050776-288-k15309.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEBEĞİM / Yarı Texting
Teen Fiction0532: Gelecekteki karın, olacak çocuklarının anası Gamze ben :) Asker'im: Ne ara amk, nerden gördün de buldun beni. Ben 1 yıldır görevdeyim. 0532: Babam canım, aynı lojmandayız yanii Asker'im: Ya sabır kızım işine git bak şimdi komutandan azar yiyec...