84

6K 260 26
                                    










Hazırdım. Aynadan kendime baktığım zaman üzerimde duran siyah elbiseye kaydı gözlerim. Balon yaka şeklinde duruyor dizimin bir karış üzerinde duruyordu. Son kez ayakkabı olarak giyeceğim bot tarzı topuklu ayakkabılarıma baktım ve makyaj masasından parfümümü aldım. İki fıs sıktıktan sonra saçlarımı düzelterek odadan çıktım.

Zamanında verdiğimiz sözü tutacaktık. İlk yemek yemeye gittiğimiz yere kızımız ile gidecektik.

Salona geçtiğimde Mert'de benim gibi siyah giyinmişti. Altına giydiği siyah keten pantolon ve üst vücudunu saran, kaslarını belli eden siyah gömleği ile oldukça şık duruyordu.

Hilal'e döndüğümde o da benim aksime beyaz elbisesini giymişti. Saçlarını iki yandan toplamıştı Mert. Onlara doğru her ilerlediğimde kocamın gözünde olan ışıltı artıyordu.

'Sen-sen nasıl bu kadar mükemmel olabiliyorsun?' dediği an bu adamın gerçekten her şeyim olduğunu tekrardan anlamıştım.

'Benim mükemmelliğim değil, senin o okyanus mavisi gözlerinin mükemmelliği.' dedim, gülerek elini belime atıp beni kendine çektiğinde tamamlanmıştım. Hilal bacağıma tutunduğu an onu kucağıma aldım ve el ele tutuşarak evden çıkmıştık. Arabaya bindiğimizde gideceğimiz yer Güzelbahçe'nin çıkışında kalıyordu.

Kafamı çevirip Hilal'e baktığımda elinde olan ayıcığı ile oynuyordu. Mert'e baktığımda bir eli ile direksiyonu tutuyor diğer eli ile eteğin açıkta bıraktığı bacağımı okşuyordu. Restorant önüne geldiğimizde ikimizde arabadan çıktık. Ben Hilal'in ceketini alırken Mert kızımızı kucağına almıştı.

Kapının önüne geldiğimizde görevli elinde olan liste ile yanımıza geldi.

'Rezervasyon adınızı öğrenebilir miyim?' dediği zaman ben cevap vereceğim sırada Mert cevap vermişti.

'Koz ailesi, Gamze Koz ve Mert Koz adına.' dedi.

Koz ailesi.

'Şöyle geçebilirsiniz.' dediği zaman gözlerim şaşkınlık ile açıldı. Mert ilk oturduğumuz masayı rezerve etmişti. Yanına ise çocuk sandalyesi eklenmişti.

Mert, Hilal'in yanağını öptükten sonra onu sandalyeye oturtmuştu. Ardından yanıma gelip sandalyemi çekmişti.

'Ne alırdınız efendim?' diye soran garsona siparişlerimizi vermiştik. Hilal'e patates püresi ve haşlanmış tavuk söylemiştim zaten çocuk menüsü olarak geçiyordu. Mert ikimize de bonfile ve patates püresi istemişti, Hilal varken alkol alamayacağımız için soda istemiştik.

'Eeh artık sen Hilal'e yedirirken ben hesabı öderim.' demişti Mert, gülerek kafamı salladım.

'Kalkalım mı?' Diye sordum, başını salladı ve hesabı istedi. Elim cüzdanıma gittiği an elimi tuttu.
  'Ben varken olmaz.'dedi ve cüzdanını çıkardı.

   'Allah Allah. İyi öde bir daha ödeyemezsin zaten.' Dedim ve gülerek cevap verdi.

  'İlerde sen çocuklarımızı yedirirken ben yine hesabı öderim.' Dedi ve kasaya yürüdü.

  Ben ise beş karış açık ağzım ile sadece arkasından baktım.

'Helal olsun be kızım sana.' dedi Mert, anlamsızca ona baktım. Boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.

'O mesajlarda yazdığın her şeyi yaşadık ya. Valla helal olsun.' dedi gülerek. Omuzlarımı dikleştirerek konuştum.

'Ben aklıma koyduğum her şeyi başarırım.' dedim gülerek. Mert gülerek masanın üzerinden kafasını bana doğru uzattı.

ŞEBEĞİM / Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin