Mutlu Sonsuz

8.6K 287 137
                                    

Tükeniyor bak her bi kelimem
Dokununca pamuk gibi tenine
Sevmek ilişiyor dilime
Bir gecede öğrettin bi serseriye
Yazılı bi söz yok güzelliğine
Fazlasın fazla her bir sözüme
Dünyam, dünyam, dünyam, dünyam.

Yatakta rahatsızca kıpırdanırken açılan kapıya döndü tüm algılarım. Mert yavaş adımlar ile yatağa girdi ve beni yavaşça göğsüne çekti. Saçlarımı okşamaya başladığı zaman tüm rahatsızlığım geçmişti.

''Uyudu mu?'' diye sorduğum aman Mert çenesini saçlarıma sürttü, konuştu.

''Uyudu, Hilal hanım kardeşinden ayrılamadı. Yiğit'in elini tutarak uyuyakaldı.'' Dediği zaman kıkırdamıştım.

''Ağrın var mı senin meleğim?'' dediği zaman kafamı olumsuz salladım. Doğum yapalı üç gün olacaktı. Oğlumuz olmuştu, Mert'in bebekliğine benzeyen bir erkek çocuğumuz olmuştu.

Hilal kardeşine çok bağlanmıştı. Hamileyken karnımı öpüp duruyordu, şimdi ise kardeşinin yanından ayrılmıyordu. İlk eve geldiğimiz zaman kardeşi ağladığı zaman Hilal'in gözleri doluyordu, çünkü kardeşinin canı yanıyor sanıyordu.

''Korktuğum gibi olmadı.'' Diye fısıldadım. Mert'in saçlarımdaki eli çeneme inmişti, çenemi tutarak ona bakmamı sağladı.

'Ne korkutuğun gibi olmadı bebeğim?'' dediği zaman gülerek ona doğru döndüm.

''Hilal, Yiğit'e alışamaz zannediyordum. Ya da onu istemez diye korkuyordum.'' Dediğim zaman Mert şakağıma ufak bir öpücük bırakmıştı.

''Emin ol, Hilal çok iyi bir abla olacak. Şimdiden görmüyor musun? Kardeşini yalnız bırakmak istemiyor, korkar diye.'' Dediği zaman başımı salladım. Mert beni iyice kendine çekerek üstüne uzandırdı.

''Uyumalısın artık. Çıtır anne ve babayız biz, uykuya ihtiyacımız var.'' Dediği zaman onu onaylayarak uyku moduna girmiştim bile.

''Baba, uyanmalısın.'' Gelen sesleri algılayamıyordum. Sadece baba-kız konuşmalarını dinledim.

''Ne oldu prensesim?''

''Kardeşim kıpırdadı, rahatsız mı acaba olduğu yerde?'' diye soran Hilal ile gülümsedim.

''Uyurken herkes kıpırdar babacım. Sen hiç uykuya daldığın pozisyon ile uyanıyor musun?'' diye soran Mert ile Hilal'den cık sesi geldi.

''Ama baksan olur mu? Belki beni özlemiştir?'' diyen Hilal ile gülümseyerek onlara döndüm.

''Sen kardeşini çok mu merak ediyorsun?'' dediğimde Hilal gülerek yanıma yattı. Bana döndü ve açık saçlarım ile oynayarak konuşmaya başladı.

''Evet, o çok küçük anne. Hem seni uyandırdım özür dilerim ama kardeşim kıpırdayınca rahatsız oldu sandım.'' Dediği zaman gülümseyerek elimin tersi ile yanağını okşadım.

''Özür dileme bebeğim. Uyanmıştım ben zaten. Hadi gidip kardeşine bakalım, belki acıkmıştır.'' Dediğim zaman Hilal gülerek yataktan indi. Elini bana uzattı, Mert ise kapının kenarına yaslanmış gülerek bizi izliyordu.

Yavaşça Yiğit'in odasına girdiğimiz zaman yatakta cidden kıpraşıyordu. Daha gözlerini açmamıştı, doktorlar bir haftası dolana kadar açacağını demişti. Mert bizden önce hareket ederek Yiğit'i kucağına aldı.

''Babasının aslan parçası.'' Diyerek kucağına yavaşça öpüyordu. Oğlunu daha rahat öpmek için dün Hilal ile beraber kirli sakallarını kesmişti. Hilal kardeşini daha rahat görsün diye onu kucağıma alıp Mert'in yanına geçtim.

ŞEBEĞİM / Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin