59

8.1K 299 21
                                    

Dili kolay 17 sene. Tek başıma büyüdüğüm yıllar.

Annemin kokusunu algılayamadığım 17 sene, acı çektiğim o kadar.

Kendimi suçladığım zaman.

'Mert, sen ciddi  misin? Ne dediğini duyuyor musun?' dedim, gözümdeki yaşlar bir bir düşerken.

'Açıkla bana.' dedim, son kez gözlerine bakarken.

'Sakin ol bir tanem. Açıklayacağım, ama ilk sakin ol. Bundan iki ay önce bir gemiden sinyal geldi, ki gemiler yardım gerekmediği zaman askeri alanlara sinyal yollamaz. Bizim bir ekip o sinyal yerine gittiğinde sadece küçük kayık vardı, kayık içerisinde kimlik bulundu. Ayla Türkoğlu adına bir kimlik. Araştırdığımız zaman o kadının annen olduğunu anladık. Bazen ara ara küçük sinyaller geliyor, eğer düşündüklerimiz doğru ise annen şuan bir terör örgütü elinde...' dedi, onunda gözünden bir yaş düştü.

'Ama merak etme. Sana söz veriyorum, ahtım olsun o kişi annen ise sana getireceğim anneni.' dedi, elleri yüzümü bulduğunda küçük bir öpücük ilk gözlerime, ardından burnuma kondurdu.

'Esmeye başladı hadi, eve gidelim.' dedi, ayağa kalkıp elini uzattı.

'Mert, annemde şuan üşüyor mudur? O üşürse bende üşürüm.' dedim.

'Siz anneler üşümeyin diye, bu dünyayı yakarım hayat gözlüm. Üşümüyordur annen, eğer üşürse onu bulduğum an sizin sevginiz birbirinizi ısıtır.' dedi, ellerini ellerime kenetledi ve yürümeye başladı.

'Babam? Annemin yaşadığını öğrendiğinde Nergis ablaya ne olacak, ya da anneme?'

'Bilmiyorum birtanem, bilmiyorum.' dedi, bıkkınca nefes verdi. Arabaya geçince ikimizde konuşmadan yolu izledik. Lojmana giriş yaptığımızda tekrar el ele eve yürümeye başladık.

'Mert?' 

'Efendim sevgilim.'

'Canım çikolatalı süt çekti benim.' 

'Hadi ya, o zaman kantinden gidip alalım.' dedi ve güldü ve el ele kantine yürümeye başladık.

(Lojmanlarda markete genelde kantin deniyor. Yani eniştemlerin lojmanı öyle.)

Kantine girince hızla süt reyonuna yürüdüm ve büyük olan şişelerden iki tane aldım, oradan ise cips reyonuna gidip elime gelen cipsleri alıp Mert'in yanına geçtim.

'Alışverişim bitti benim.' dedim, sevecen ses ile.

Mert yanıma gelip burnunu yanağıma sürttü ve konuşmaya başladı,

'Yerim kız senin alışverişini. Kurban olduğum.' dedi, yanağımı ısırdı.

 Çok geçmeden eve gelmiştik, Mert içeride akşam yemeği hazırlıyordu.

Ben ise...

Karşımda Pepe açık, elimde çikolatalı süt. Höpürtete höpürtete içiyorum, Mert başka bir şey yapmama izin vermiyor.

Ama tek sıkıntı, annem aklımdan çıkmıyor. Ama düşünmemeye çalışıyorum, inanıyorum Mert annemi bulup getirecek.

'Mert, kocacım ben sıkıldım ya.' diye mutfağa yürümeye başladım.

'Güzelim, bir dakika.' dedi, mutfağa girdiğimde gülmeden edemedim.

Saçlarını tepesinde toplanmış, önünde mutfak önlüğü, elindeki bıçak ile salatalığı taciz eden Mert.

'Saçına ne yaptın aşkım?' dedim, kahkaha atarak.

'Sus kız cimcime. Ben bebeğim ile sana ayıcık salatalıklardan yapıyorum. Geç içeri hadi aşkım.' dedi ve kalçasını kapıya salladı.

Kalçasına vurup salona geçtim, uzandım. Gözlerimi kapattım, annemle yaşayabilecek anlarımı hayal etmeye başladım. Çok geçmeden üzerim örtüldü.

Mert koltuk kenarlarındaki yastıkları yere atıp yanıma, pikenin içine girmişti. O benim göğüsümde uzanıyordu.

'Akşam, uyumadan önce, saçlarımı örer misin?' dedi, dudakları karnımı bulduğu zaman.

Başımı salladım, görmediği için konuşmaya başladım.

'Örerim, iki tane minnoş örgüler.' dedim, kahkaha attı.

'Mert kalk! Hemen kalk.' diye bağırmaya başladım. Kasıklarım kasılıyordu, fena bir şekilde.

Mert ayağa kalktı ve beni de kaldırdı, elleri ile yüzümü sarıp konuşmamı bekledi.

'Mert, sancım var galiba. Canım acıyor.' demem ile Mert'in beni kucağına alıp evden çıkması bir oldu.

Hızla tek eli ile arabayı açıp, arka  koltuğa uzandırdı beni. Arabayı çalıştırıp yola çıktık.

'İyisiniz tamam mı? Bir şey olmayacak güzelim, sakin ol.' dedi, orta aynadan bana bakarak. Tek yaptığım acı içerisinde kafamı sallamaktı.

On dakika içerisinde acilin önündeydik. Mert beni tekrar kucağına alıp sahile girdi, bir günde iki kere hastaneye girmiştik.

Hızla sedyeye yatırıldıktan sonra içeriye alındım. 

'Gamze hanım, dinleyin beni. İlk bebeğe bakacağız, ardından ne olduğunu anlayacağız.' dedi, jeli karnıma sürdü. Başka hemşire ise koluma damar yolu açmış serum bağlıyordu.

'Bebek iyi, fakat gaz birikmesi var. Bu genel hamilelikte olur.' dedi, bebeğimde bir sorun yoktu.

'Şimdi karnınıza masaj gibi bir şey yapacağım, ardından rahatlıyacaksınız.' dedi ve karnımı okşamaya ardından bazı yerleri sertçe ovmaya başladı.

Ardından gelen rahatlama ile kafamı geriye yasladım. Karnımdan bir yük kalkmıştı, eskisi gibiydim.

'Tamam, iyisiniz. Ben eşinizi çağırayım.' dedi ve odadan çıktı. Ben ise karnım ile oynuyordum.

'Meleklerim!' diyerek Mert içeri girdi.

Ağlıyordu...

'Sende ne ağlak çıktın ya, birde dağ gibi adam. Everest kılıklı kocam, gel yanıma.' 

Gülerek yanıma geldi, elleri karnıma yerleşti.

'Neyi varmış bebeğimizin?'

'Bebeğimiz benim karnımda pırt yapmış. O da benim sancıma yol açmış. Yani bir anne olarak bebeğimin pırtını bile içimde taşıyorum.' dedim, gülerek.

Mert kahkaha atmaya başladı. Ama anırarak gülüyordu.

'Ayh tamam gülme, hem acıktım ben. Ay Mert gidip bir güzel böyle adana kebap mı gömsek aşkım ha? Yanına bol ayran, üf canım çekti, kalk yemeye gidelim.' dedim ve ayağa kalktım.

'Açım bende gidelim, bekle ilk hemşire gelsin.' dedi ve hemşire çağıran butona bastı, çok geçmeden bana dönüp konuştu.

'1,5 porsiyon gömeriz demi aşkım?' dedi, 

'Eveet, bol bol.' dedim ve hemşireyi beklemeye başladık.

------------

Oy: 45

Yorum: 20


ŞEBEĞİM / Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin