TANITIM

3.6K 115 67
                                    

🫀Sezen Aksu' Küçüğüm

🔗🔗

"Telli Telli telli! Şu telli turna!" Diye bağırıyordu kız çocuğu radyodan çıkan sese karşılık. Oğlan çocuğu da etrafında fır dönen bıcırığı izliyordu. "Sanma ki yaralı uçmaz bir daha!"

Kız çocuğu ellerini kuş misali iki yanına açıp uçar gibi koşarken adımlarından büyük sesi, iki ev arasındaki alanda yankılanıyor, kulübesinde uyuklayan ve oğlan çocuğuna göre dinazora benzeyen köpeğin bıkkın bakışları altında kendince bir gösteri sergiliyordu.

"Takılmış kanadı göçmen buluta..." Yeni Türkü'nün sesi, diğer evlerden yankılanacak kadar duyulsa bile kız çocuğu bu şarkıyı -melodisinden dolayı - çok sevdiğinden o sesi bastırıyordu. ""Döner gelir bir gün, konar yurduna..."

Belki büyüdüğü zaman bu şarkının sözlerine bambaşka manalar yükleyecekti ve bu yüklediği manalar, canını bir hayli yakacaktı ama o, henüz çocuktu ve dünyanın büyüdüğü zaman kirleneceğini fark etmeyecek kadar renkli bir hayata sahipti.

"Sakın çıkma patika yollara, o dağlara, kırlara, o karlı ovaya..." heceleye heceleye söylediği dizeler, oğlan çocuğunun yüzünde masum ve temiz bir tebessüm oluşturdu.

"Yenik düşüyor her şey zamana...
Biz büyüdük ve kirlendi dünya..."

Duyanın iç çektiği şarkı dizelerini, uçurtmaya binip de bir gün başka diyarlara gideceğini düşünen bir kız çocuğundan duymak ne yazık ki büyükler için kirlenen dünyayı temizlemeye yetmiyordu.

"Telli Telli Telli! Şu telli turna! Ne kalmış buralı, göklerden başka... ne kalır yarına, bizden sonraya... Her şey binip gitmiş uçurtmalara..."

Yeni Türkü sustu. Şarkı bitti. Gökyüzüne salındı kuşlar birer birer. Kız çocuğu, beli düşen pijamasını bakışlarını gökyüzünden almadan göbeğine kadar çekti.

"Anıl'cığım," dedi kısık ela gözlerini salınan kuşlardan çekmeden. "Biz de uçurtmaya binip gidelim mi?"

Nereye gitse, Anıl'cığını da peşinden sürüklüyordu kız çocuğu Hale Nur.

Nereye varsa, yanında Anıl'cığını koyuyordu.

"Ama bizi taşımaz ki uçurtmalar ufaklık," dedi oğlan çocuğu Anıl Erdem mahzun mahzun kız çocuğunu izlerken. Küçük bıcırığın istekleri hep bir hayal olup, onun hayalini gerçekleştiremiyor oluşu onu hep üzerdi.. "Ama uçağa binip gidebiliriz!" Diye bir öneri teklif etti heyecanla.

"Olmaz!" Diye çıkıştı kız çocuğu Hale Nur. "Uçakla gidenler, vedalaşırlar ki!" Dudaklarını büzdü. "Halam hep giderken vedalaşıyor ya bizimle, ben vedalaşmak istemem. Hiç istemem hem de! Gezip gelelim uçurtmalarla!" Masum masum dudaklarını büzdü. "Hem çok uzağa da gidemeyiz, azıcık uzağa gider geliriz."

Oğlan çocuğunu, uçurmaya binip gitmeye ikna etmeye çalışıyordu. Çocuk aklı işte, akıldan ziyade yüreği ile konuşurdu. Çocuk deyip geçmeyin, aklı ile yüreği bir olan tek varlıktı çocuklar.

Tıpkı büyüdükçe kirlenen dünya gibi ayrılırdı akıl ve kalp birbirinden. Bu yüzdendi belki de büyüklerin hep çocuk kalsak, diyen serzenişleri.

"Gitmeyelim Hale Nur," dedi oğlan çocuğu. "Uçurtma uçuralım, peşinden koşalım ama gitmeyelim."

"Neden ki?" Diye sordu kız çocuğu. Anıl'cığı ile beraber gezmeyi pek bir severdi. Anıl'cığı bazen onu kızdırsa da hep onun peşine takılır, gezmeye giderdi.

KARDELENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin