Hoş geldiniz!
Üçüncü özel bölümümüzü sevgili ElSilencioo 'ya
ithaf ediyorum.
Göksu ve Cem sahnesi onun için, ona gelsin!🌸Keyifli okumalar!
🔗🔗
Nil Karaibrahimgil – He Man
Göksu...
–
Aşık olmak.
Lanetli iki kelime.
Çıkıp sokaklarda gezip herkese sorsam aşık olmak nedir diye binbir cevap alırdım, net.
Peki bu soru bana sorulsa ben ne derim?
O.
Evet, o. Yani Cem. Doktor Cem.
Ne zaman, nerede bu hastalığa yakalandım bilmiyorum ama sanırım şifayı büyük yerden kapmıştım. Ve beni iyileştirecek bir ilaç var mıydı fikrimin olmamasıyla beraber iyileşmek gibi bir niyetim de yoktu sanırım.
Kahretsin!
Bu böyle olmamalıydı. Yani ben, aşık olmamalıydım. Yabancı ve korkutucu geliyordu bu tabir bana. Etrafımda aşık olan insanlar, acı çeken insanlardı.
Kız kardeşim Hale ve beraber büyüğüm Ercan.
İkisi de aşkın yanmış haline bürünmüş iki aşıktı. İkisi de sevilmemenin ne demek olduğunu en derinden bilen kişilerdi.
Aşk bu değildi, yani bence. Elbette acı çekerdi insan. Nasıl ki iyileşmek için verdiğimiz mücadelede bile canımız yanıyorsa aşık olduğumuz zaman da yanardı elbette.
Peki Cem?
O aşık olmuş muydu hiç?
Hadi ama! Ondan aşık olacak tip ne gezerdi!
İşte bunu düşünmek, hissetmek kalbimi kırıyordu. Bir insana bütünü ile kırılmaktan daha betermiş, sadece o insana karşı hissettiklerine kırılmak.
Kendimi yaz dizisi esas kızı gibi hissetmem çok aptalcaydı, değil mi? Oysa az sonra birinin kıyıdan köşeden çıkıp da kestik diye bağırmasına ihtiyacım vardı. Kesince, biterdi herhalde bu iş?
Aşık olma işi.
Ezbere bildiğim hastanenin yolları iki yana açılan sensörlü kapının önünde bittiğinde etrafımda döndüm. Gözlerim bir şey arıyordu ya da birini.
Birinden önce birine ait olanı.
Beyaz arabası yoktu nöbette olmadığı her sabah yedi kırk beşte park ettiği yerinde. Farklı yere de koymazdı arabasını.
İçeri giren insanların değişik bakışlarını üzerime çekmeye devam ettiğim her saniye utancım artıyordu. Ya gelmemişti ya da arabasıyla gelmemişti.
Yani inşallah gelmişti.
"Önüne baksana hemşire hanım!" Diye bir ses duydum. Kafamı kaldırıp sesin geldiği yere baktım. Yasemin hemşire seslenmişti.
"Ah, şey," dedim panikle. Asalak kelime kullanmak yok! "Dalmışım öyle."
"Dalma çok fazla, boğulursun!" Dedi göz kırpıp. Cem neredeydi ki? Kolumdaki saate baktım.
08.09
Bu saatte demli bir çay içiyor olması gerekirdi eğer hasta yoksa. Yanına da tekli satılan çokoprenslerden alırdı hep.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARDELEN
Teen FictionSonbaharın gazabına uğrar ağaçlar, çiçekler. Kışın toparlanamazlar. Kış müsaade etmez onların canlanmasına. Üzerine yağan karlar altında boyunları bükülür çiçeklerin. Biri hariç: kardelen. Kardelene hiçbir kar tanesinin sözü geçmez ve kışın ayazına...