Hoş geldiniz!
Mustafa Ceceli – Alametifarika
Bugün il emniyet müdürüğünün önünden geçtim. Bahçesini çok göremedim ama on yedinci bölümdeki sarılan Hale ve Anıl'ı, yirmi sekizinci bölümde birbirinden kopan Hale ve Anıl'ı gördüm orada. Another Love dinliyordum bir de. Duygusalım...
Satır aralarına yorum bırakmayı ve yıldıza basmayı unutmasak çok makbule geçer hayatımlar!
Keyifli okumalar!
🔗🔗
Ulu orta yerde kaçak göçek hayat yaşamanın ikinci kez zorluğunu yaşıyordum. İlkinde bir şeyleri saklamak daha kolay olasa da ikincisinde, Anıl ile olan ilişkimizi gizlemede, oldukça zorlanıyordum. Bir yanım herkes öğrensin derken diğer yanım daha erken olduğunu, her şey tam yerine oturmadan ailelere konunun açılmasını doğru bulmuyordu.
Anıl'a kalsa şu an -bence- evlenmiş, üçüncü çocuğumuzun doğmasını bekliyorduk. Evet aynen buydu durumumuz çünkü yaklaşık bir aydır gizli saklı yaşamadığımız ilişkimizdeki gizlilikten yakınıyordu. Gizlemek için çok çaba sarf ediyormuşuz ve bu durum onu fazlasıyla geriyormuş.
Temmuzu yarılamıştık. Ailelerimiz, kiraladığımız yazlığa giderken biz burada kalıyor birbirimize rahat rahat vakit ayırıyorduk. Evde bir tek Ece oluyordu. O da Esat ile konuştuğundan bizi fark etmiyordu bile.
Sadece bir kere basılmıştık. O da hep Anıl yüzüneydi. Annemler yazlığa gitti mi hemen dönmüyor bir hafta kadar kalıyorlardı. Ben ve Anıl çalıştığı için gidemiyorduk ve Ece de hem Esat burada diye hem de biz yokuz canı sıkılır diye burada kalıyor, gündüzleri bazen benimle geliyordu merkeze. Anıl nöbette olduğu akşam da ya Şenay teyzelerde ya da biz de kalıyorduk.
Yine Anıl'ın nöbette olduğu bir gece Ece ile Anıllarda film izlerken uyuyakalmıştık. Yani öyleymiş. Anıl da sabah eve geldiğinde Ece'yi Süeda'nın odasında beni de kendine odasına götürmüş yetmemiş kendi de yanıma yatmıştı.
Anıl sıcak diye üstünü çıkarıp yanıma yatması yetmemiş gibi o yorgunlukla tüm ağırlığını üzerime bırakmıştı. Diş macununu ortadan sıkar gibi belimden tutup sıkıca sarmıştı. Ben de temmuz sıcağında Anıl'ın kolu arasında kavrulmayayım diye uyurken tişörtümü çıkartmış içimdeki büstiyer ile kalmıştım.
İşte yarı çıplak birbirimize sarılıp uyurken Ece uyanmış ve beni göremeyince panikle evi gezmiş. Dan diye Anıl'ın odasına daldığda lego gibi burbirine girmiş bizi görmesi ile bir hafta boyunca bir sürü imada bulunmuştu. Eh tabii bizim de basıldığımız halimiz imalara açık bir hal olduğundan kızmaktan öte gidememiştik. En son çareyi Esat ile konuştuğunu söylemekle tehdit ederek bulmuştum.
Şenay teyze, annem, babam ve Musa amca; Maide'nin anne ve babası kiraladığımız yazlıkta temmuzun ikinci haftasından ağustosun ilk haftasına kadar kalacaktı. Ağustosun ikinci haftası da Cenk ile bir haftalığına Prag tatiline çıkıyorduk. Cenk çoğu işi halletmişti geri kalan biletlerimizi almak ve alışverişe çıkmaktı.
Eğer herhangi bir durum olmazsa Anıl da benim Prag'ta olduğum vakit arkadaşları ile Ege'de olacaktı.
Eğer ki bir sorun olmazsa ağustosa kadar Konya'ya, Yahya dedenin yanına gidecektik. Annelere söylemiştim. Annem iki arada bir derede Anıl ile barıştığımızı öğrenmişti. Daha doğrusu benim telefonumdan Pinterest'ten örgü örnekleri bakarken yukarıdan düşen bildirimle Anıl'dan gelen tamam Hayatım mesajını görmüş sabaha kadar biraz kızmış, sevinmiş, hak vermiş ve On yedi Kasım'da, ayrıldığımızı öğrendiği gecede bana dediklerini bir kez daha hatırlatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARDELEN
Teen FictionSonbaharın gazabına uğrar ağaçlar, çiçekler. Kışın toparlanamazlar. Kış müsaade etmez onların canlanmasına. Üzerine yağan karlar altında boyunları bükülür çiçeklerin. Biri hariç: kardelen. Kardelene hiçbir kar tanesinin sözü geçmez ve kışın ayazına...