Hoş geldiniz!
Normalde yarın akşam gelecektir ama öyle bir içimden geldi anasını satayım, attım gitti.
hilalsemzz'in BAŞLANGIÇTA BİTER HER ŞEY'İNDE son bölümde Anıl Erdem var. Ayh pek sevdim ben orada kendisini. Bakın bence kitaba. Hemencecik okursunuz!
Son sahneleri anlamanız için, baştaki geçmişten kesit kısmını okumanızı tavsiye ederim.
Efendiler! Kul Rabi'nin hatırına yıldıza basmayı unutmasak çok makbule geçer :')
Ele Layık – Tuğkan
Keyifli okumalar!
🔗🔗
Yüksek katlı binaların pencerelerinden puslu havayı izlemek hep daha cazip gelir insana. Gökyüzüne yakın olur, bulutlara dokunur, süzülen ilk kar tanesinin mucizevi anına tanık olur yüksek binalarda oturan insanlar.
Bugün Ankara sokaklarına yağan tek şey masumluğuna güvendiğimiz kar değil. Bugün Kötülük kar taneleri gibi parsel parsel yağıyor Ankara sokaklarına. İyilik ve kötülük dans ediyor Ankara sokaklarında. Siyah beyaza karışıyor, sarı kırmızıya, yaşam ölüme... Yirmilerinin sonlarında olan adamın elinde bir düğme var. O düğme, kötülüğün ve zalimliğin nicelik kazandığı nesnelerden sadece biri. Bugün o düğme yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgi.
Patlarsa her yer sarı her yer turuncu her yer kırmızı. Patlarsa her nefes son, her yaşam son...
"Yapma Meriç!" Dedi gözü dönmüş adamın arkasında dikilen yakın koruma. "Baban eğer bu bombayı senin patlattığını öğrenirse önce bizi sonra seni yakar!" Ama gözü dönen adam onu dinlemedi. Başını iki yana salladı.
"Canımı yakanların yakacağım! Ve bu yanışı bizzat ben izleyeceğim!" dediğinde arkada duran yakın korumanın tüyleri birden ürperdi.
"Bunu canlı bir şekilde evinden de izleyebilirdin!" Diye bağırdı yakın koruma Serhat. Yakın korumalar korudukları kişinin herkesten gizlediği gölgesi olurdu. Fakat yakın korumadan ziyade bu adamın bakıcılığını yaptığı aşikar bir gerçekti. Gölge son bir kez bedene seslendi.
"Düğmeye basacağım ve o bomba patlayacak! Ardından toz olup gideceğiz. Herkes bu geri zekalının kendini patlattığını zannedecek. Elinde tuttuğu düğmenin bir işe yaradığını zannediyor aptal!" Dedi gözü dönmüş adam. Üzerine bomba bağladığı adamın eline öylesine bir düğme vermişti. Bombayı patlatacak esas düğme kendi elinde duruyordu. O gün yaşam için birbirine bağlanmış tüm ipler onun ellindeydi, o gün ölüm yaşam onun elinde başlayıp bitecekti...
Elinde tuttuğu düğmenin ufak kırmızı ışığının camdan yansımasını görünce keyifle sırttı. Kırmızı ışık ona ölümü hatırlattı. İstediği buydu. Kan ve ölüm. Ona göre kan ve ölüm intikam demekti. Ona göre kan ve ölüm dinmemiş bir arzunun dinmesi demekti.
İki kişi olarak gelmişlerdi buraya. Yaşlı bir kadının evine girmiş, onu rehin alarak evinde gizlenmişti Serhat ve Meriç. Patlama olsa olsa en fazla camları kırardı bu mesafeden. Örgütün de haberi yoktu bombayı patlatacak olan kişinin Meriç olduğundan. Onlar, meydanda gezen adama emir vermek için Meriç'ten haber bekliyorlardı.
"Tamer Bey, bizi mahvedecek!" Dedi Serhat. Arkasını döndü ve bulundukları evden çıktı. Meriç'i otoparkta beklemeye karar verdi. İşi bitince Meriç'i de alıp onun dediği gibi toz olup gideceklerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARDELEN
Teen FictionSonbaharın gazabına uğrar ağaçlar, çiçekler. Kışın toparlanamazlar. Kış müsaade etmez onların canlanmasına. Üzerine yağan karlar altında boyunları bükülür çiçeklerin. Biri hariç: kardelen. Kardelene hiçbir kar tanesinin sözü geçmez ve kışın ayazına...