Hoş geldiniz! 🪄
Gecenin bu vakti deli dürtmedi, Anıl ile aşka geldik. Hazır bölüm bitmişken saati görmezden gelerek attım bölümü, gidiyorum uyumaya.
Ümit Sayın · Gül Beyaz Gül
Keyifli okumalar!
:)
🔗🔗
Hasta bir bedenin, hasta olmasındaki etkenlerden biri de kalbinin kırılmış olmasıydı, bana göre. Bizi yorgun düşüren kalp kırgınlıklarıydı.
Çünkü insan bedeni yorulduğu zaman durup dinlenebilirdi ama kalbinin kırıklığı durdurak bilmediği için onu çok çabuk yorar ve hasta ederdi.
Kırgınlıktan ziyade kızgınlık daha hakimdi üzerimde. İçimde durmadan konuşan ses vardı ve o ses susmadıkça benim Anıl'a olan öfkem geçecek değildi.
Kelimelerim tükenmiş, ne desem bilemiyordum. İki gündür attığı mesajlara cevap vermemiş onu görmemiştim. Böyle uzakta durup sürünmesi beni hiç üzmemekle beraber daha çok içim soğuyordu.
Bazı güzellikler bazen zorla olmalıydı ki Anıl, zihnindeki saçmadan hallice düşünceleri atabilsindi.
İki gündür aramızda süren uzaklaşmayı zaruri sebeplerden dolayı bitirmek zorunda kalmış ve kendisini yine dibimde bulmuştum.
Düşük bağışıklık yüzünden sık sık hasta olduğum için benim artık garipsemediğim yüksek ateşli durumum, onu ve ailesini korkutmuş olmalı ki ölümcül hastalığa yakalanmışım gibi ilgileniyorlardı benimle.
Annem de bu hallerime alışkındı. O burada olsa hastaneye de gitmezdik muhtemelen. Ama kendisi biricik yeğenim Yavuz'a bakmak için ablama gitmişti ve iki gün boyunca gelmeyecekti. Şenay teyze sağ olsun, işe gitmediğimi anladığında eve gelmiş, yataklara düşmüş beni görünce de başımdan ayılmamış, ateşimi düşürmek için uğraşmıştı.
Ben her ne kadar hastaneye gerek yok desem de bir araya uyuyakalmıştım ve uyandığımda gördüğüm manzara endişeli gözlerle beni inceleyen Anıl olmuştu.
Ne olduğunu anlayamadan kendimi kucağında bulmuştum ve hastaneye gelmiştik. İğneler, serumlar, vitaminler...
Doktorun dediklerini pek dinleyememiş olsam da Anıl'ın doktoru pür dikkat dinlediğini biliyordum. Ne yapacağımızı o bildiğinden içim rahattı.
En son onun yatağına yattığımı ve aslında ona küsmediğimi söylediğimi hatırlıyordum.
Baş ağrısından dolayı ağrıyan gözlerimi zorlukla araladığımda havanın karardığını fark ettim ilk. Kemiklerimdeki ağrı, uyandığım gibi kendini belli edince yüzümü buruşturdum. Kısık sesle acıyla inledim. Hastalık falan tamamdı da şu kemik ağrısı ayrı bir dertti.
Kafam yavaş yavaş aydınlanırken yattığım yatakta tek olmadığımı, bana yakın başka bir bedenin olduğunu anladım. Başımı hafif soluma çevirdiğimde Anıl'ı gördüm.
Ben yatağın ortasında iki büklüm yatarken o, yarı oturur pozisyonda sırtını yatak başlığına yaslamış, uyuyordu.
Yutkundum. Boğazımdaki ağrı kendini yeniden belli etti. Doğrulamaya çalıştım ama kemiklerimdeki lanet ağrıdan dolayı pek başaralı olamadım. Bir yudum su içsem ağzımdaki zehir gibi olan tattan kurtuldum ama bunun için doğrulamam gerekiyordu.
"Ah!" Dedim acıyla. Gözlerim açık kaldığı her saniye batma yapıyordu. Benim acı iniltimin ardından yanımdaki beden sıçrayarak uyandı.
"Yavrum," dedi kısık sesle. Gözleri kısık kısık olduğundan elini uzattı beni bulmak için. "İyi misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARDELEN
Ficção AdolescenteSonbaharın gazabına uğrar ağaçlar, çiçekler. Kışın toparlanamazlar. Kış müsaade etmez onların canlanmasına. Üzerine yağan karlar altında boyunları bükülür çiçeklerin. Biri hariç: kardelen. Kardelene hiçbir kar tanesinin sözü geçmez ve kışın ayazına...