48. Bölüm

195 13 9
                                    

Hoş geldiniz!

Çağatay Ulusoy - Mutlu sonsuz 

Keyifli okumalar...

🔗🔗

Dönüm noktaları. 

Binlerce dönüm noktaları vardır içinde yaşadığımız dünyada. Herkesin hayatı bir yerde başlar ve iyi kötü dönerdi başka bir yere doğru. Savulur giderdi kimisi bu döngü içinde kimisi yolunu kaybederdi ve bazılarımız şanslı olur, yolunu bulurdu.

Yolumu bulmak, yola varmak, yol olmak hayli zamanımı almıştı. Hala daha yol aldığım hayatımın belki de en güzel zamanları arayış içinde geçmişti. Aradığımı, ummadığım anda ummadığım kişiden bulmuştum. 

Yolumu bulmuştum. Artık kendi yoluma koyulmuştum. Büyümüştüm. Herkesin zihninde çocukluk anılarımla dolansam da şimdi koca bir insan olmuştum. Tökezlediğim yollara çiçekler ekmiş, içimdeki çocuğun hevesiyle onları da büyütmüştüm. Her yanım yeşillikti her yanım taze. 

O evin kapısını kapatıp çıktığımızdan beri başkaydım sanki. Limanım olmuştu kutu gibi bir ev ve ben yüklerimi orada bırakmış, daha güvenli daha huzurlu devam ediyordum yolumu, eşimle beraber. 

Ona görmek istediği her yeri göstermiştim. Okul anılarımı çok merak ettiğinden okulumun orada uzunca dolaşmıştık. Hala burada yaşayan arkadaşlarımla Anıl'ı tanıştırmıştım, hep beraber yemek yemiştik. Evimize döndüğümüz vakit dinlenecek vakti bulamasak da dolu dolu on gün geçirmiştik. Başta tereddüt etsem de İngiltere'ye gitme konusunda iyi ki gitmiştik. İyi ki Anıl bana doğum günü hediyesi olarak uçak bileti vermişti. 

Evimize iyice yerleşmiştik. İlk misafirlerimiz olarak ailemizi davet etmiştik. Sabah erkenden kalkmış güzelce kahvaltı yapıp misafirlerimiz için hazırlanmaya başlamıştık. Birbirimizle uğraşmaktan öğlene kadar elle tutulur bir hazırlığımız yoktu. Ne Anıl dibimden ayrılıyordu ne ben onu rahat bırakıyordum. Hal böyle olunca iş bölümü yapmış, işlerimizi bitirene kadar da birbirimizi görmeme kararı almıştık. 

Anıl defalarca kez bu kuralı çiğneyip beni meşgul etse de saat yedi olmadan her şeyimizi hazırlamıştık. Kurduğumuz masanın önüne dikilmiş eserimize bakarken elini omzumun üzerine attı, bedenine doğru kaydım. 

"Sabahtan beri bir dünya işi nasıl bitirdik, vallahi hiç anlamadım." Dedi hayretle. "Ama çok yorulmuşum hayatım." 

"Ben de," dedim başımı koluna doğru yaslarken. "Neyse ki gelen ailemiz, değer bu yorgunluğa." Saçlarımı öptü.

"Hadi gel biz de hazırlanalım, gelirler şimdi." 

Dün gece yatmadan önce bugün için giymeye karar verdiğim turuncu elbisemi dolaptan çıkarıp yatağın üzerine attım. Anıl karar verememiş olacak ki kendine ait bölmenin önünde dikilmiş kara kara düşünüyordu. Dolabın önüne geçip ona çok yakışan lacivert tişörtünü ve kot pantolonunu alıp uzattım. 

"Sen olmazsan işte böyle ne yapacağımı bilemeden kalıyorum," dedi, üstündeki tişörtü bir çırpıda çıkardı. Üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp havlumu bedenime sardım. "Boş ver misafirleri, evde yokuz, deriz geldikleri zaman." Güldüm. 

"Oyalanmadan hazırlan hayatım," dedim onu arkamda bırakıp duşa girerken. Ofluyordu. Kısa bir duşun ardından hızlıca bakım yaptım kendime. Aynaya bakıp kendimi çiçek gibi olduğuma ikna edince elbisemi giymek için odamıza geçtim. Anıl hazırlanmış, saçlarını düzeltiyordu. 

"Sıhhatler olsun karım," dedi aynadan bana bakıp. 

Yanından geçerken "Teşekkür ederim," dedim. Ellerimi omzuna koyup yanağından öptüm. 

KARDELENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin