I.Özel Bölüm

856 69 21
                                    

Sevgili Kardelen okurları, hoş geldiniz! 🌱

5K olmuşuz, hepinize çok teşekkür ederim. 

Sizi seviyorum...

Var olun! ✨

🔗🔗

Ahmet Kaya: Arka Mahalle
Zerrin Özer: Şimdi Hayallerdesin
Rody Dünyada: Bir yaş Günün Daha
Fikret Kızılok: Bu Kalp Seni Unutur Mu?

🔗🔗

Tarih yedi Eylül iki bin on altı. Günlerden Çarşamba. Kars'ın köylerine kış çoktan uğramıştı. Şehrin içine de bir soğuk sarmıştı dört bir yandan. Karın bile aklı karışmıştı sanki. Yağmurla beraber yağıyordu ama yağmur damlaları her yana ulaşırken kar taneleri toprağa düşmesi ile hemen eriyordu. Kimi insanın saç tellerinde beyaz beyaz parlıyordu.

Genç adam, artık içtiği sigaraları saymayı bırakalı bir hayli uzun zaman oluyordu. İçtiği sigaraları saymak yerine, gün içinde yerinde sayıyor ve sürekli etrafında dönüyordu. Dönüp dolaşıp hep aynı yerde bitiyordu her şey ve yine oradan başlıyordu.

Karakolda işi bitince evine gitmeye tenezzül etmeden üzerini değiştirdi genç adam. Neredeyse on beş gündür hiç evine uğramamıştı. Evinin yerine gittiği bir yer vardı. Bir meyhane. Montunun kaldırdığı yakalarını düzeltip kulpu ıslanmış tahta kapıyı içeri doğru ittirdi genç adam. Kapının üzerinde takılı olan zil öttü. Artık geleni tanıdıkları için dönüp kimse bakmadı o tarafa.

Bu meyhaneye nereden sarmıştı, içmeye ne zaman başlamıştı bilmiyordu ama anca böyle baş ediyordu dünyayla. Anca içerek kafasını dinliyordu.

İçerken o susuyor; düşünceleri konuşmaya başlıyordu.

Hale Nur...

Genç adamın aklında gezen tek bir isim vardı. Tek bir düşünce. Tek bir elem...

Adını kendisi koyduğu kız çocuğundan geriye bir tek elinde adı kalmıştı.

Gitmişti Hale Nur. Onun yüzünden gitmişti. Bir sene geçmişti. Bir seneyi de geçmişti. Yoktu. Ne geliyordu ne gidiyordu. Gelse bile genç adama gelmezdi artık.

Bir rakı şişesi bırakıldı masaya genç adam söylemeden. Çünkü rakı şişesini bırakan biliyordu onun ondan başka bir şey içmeyeceğini.

Rakının rengi değişti. Genç adam tereddüt etmeden başından aşağı dikti bardağı. Boğazından aşağı inen sıvının ciğerlerini yakması gerekiyordu, kalbini değil.

Neden, dedi kendi kendine genç adam. Neden bu kız benim aklımdan bir an olsun çıkmıyor? Günlerini vermişti bu soruya ama o günler bu soruya bir cevap verememişti.

Oluk oluk zalimlik akan sesini işitti kulaklarında genç adam. Saçmalama! Ne aşkı! Ne sevdası! Yaşın kaç senin? Diyordu zalimce. Sanki kendisi on beş yaşında hiç aşık olmamış gibi.

Sahi, kendisi daha çocuktu aşık olduğunda. Kalbi, boyunun ermeyeceği yerlere uzanınca boyunun ölçüsünü almıştı genç adam.

Korkmuştu. Hale Nur onu küçük yaşta sevdiğini söyleyince korkmuştu. Hale Nur'u üzmekten korkmuştu. İnanmamıştı ona. Hiç inanmamıştı hem de. Çünkü genç adam, aşkı unutmuştu ve küçük yaşta sevilmeyeceğine kendini o kadar inandırmıştı ki bir başkasının bir gün ona aşık olacağına olan inançları elinden alınmıştı.

Kaçıncı kadehiydi bilmiyordu ama artık başını vurduğu duvar canını acıtmayacak kadar uyuşmuştu bedeni.

Önünde duran telefona baktı. Numara aynıydı. Açacak ses de aynıydı konuşacak olan ses de. Bir kez olsun sesini duymak istedi. Sadece bir kez. Alo, demesine de razıydı. Ama arayamadı. Eli yine uzanmadı o telefona.

KARDELENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin