Hoş geldiniz! 🌱
*Model - Değmesin Ellerimiz
*Suzan Hacigarip - KülKeyifli okumalar.
🔗🔗
Dışarıda lapa lapa kar yağıyordu. Her yer bembeyaz olmuştu. Anıl'cığım akşam uyumadan önce bana bugün kar ile oynayacağımıza dair söz vermişti.
Şimdi ise kafama büyük gelen beremi, eldivenli ellerim ile çekiştirerek onu bekliyordum. Dümbelek hala gelmemişti. Annesi taze fasulye ve pilav yaptığı için yemeden dışarı çıkmayacağını söylemişti.
Kırmızı olmuş yanaklarımı şişirip ellerimi çiçek yaptım ve ayağımı sertçe yere vurdum. Dışarısı çok soğuktu. Onların balkonuna doğru karın içinde bata çıka yürümeye başladım. Boyum kısa olduğu için karda yürüyemiyordum ve onların balkona gidene kar yüz kere düşmüştüm.
"Ay!" Diye bağırdım kara düşünce. "Dümbelek!" Kalkmaya çalıştığımda daha çok varıyordum karın içine. "Anıl'cığım çabuk buraya gel battım!" Beni duydu mu bilmiyorum ama duyması gerekti. Yoksa her yerim buz tutacaktı.
"Küçüğüm neredesin?" Diye bağırdı Anıl'cığım. Beni görmemiş olduğuna daha çok sinirlendim. Oysa hemencecik önündeydim.
"Dümbelek!" Diye bağırdım ayağından tutup. "Buradayım!" Bana döndü. Artık bende ne gördüyse gülmeye başladı. O kadar çok, o kadar güzel ve çok gülüyorduk ki kızamamıştım bile.
"Gülmeyi bırak da çıkar beni kardan kız oldum!" Ellerini uzattı. Buz tutmuş ellerim, onun sımsıcak ellerini bulduğunda içim ısındı, içim!
"Dur bekle, havuç getiriyorum!" Dedi yine gülerek. Kaşlarımı çattım.
"Sus ve beni kaldır hemen! Hepsi senin yüzünden! Hasta olursam gelip yüzüne tüküreceğim." Dedim onun bana ellerine tutunup kalkarken. Kalkmıştım ama her yanım bembeyaz olmuştu. Gözlerimin üstündeki kirpikler bile beyaz beyazdı.
"Gel, ısınalım biraz." Anıl'cığıma döndüm. Yürüyemiyordum. Ayaklarım acıyordu. Ellerim donmuş gibiydi. "Neden gözlerin doldu ufaklık?" Dedi çenemi sıcak elleri ile kendine çevirip.
"Yürüyemiyorum ki," dedim dudaklarımı büküp. "Ellerim de hiç tutmuyor. Üşüdüm de." Ben üzüldüğüm için o da üzüldü sanırım. Bana melül melül bakmaya başladı.
"Gel bakalım," dedi bir anda ve beni kucağına aldı. Neye uğradığımı şaşırdım ya hu! Çığlık atarak ıslak ve tombikleşen ellerimi boynuna sardım. "Ufaklık sen zayıfladın mı?" Dedi güzel kaşlarını çatıp.
"Bilmem ki," dedim omuzlarımı kaldırıp. "Annem de babam da aynısını dedi. Eskisi kadar yemek yemiyorum."
"Bak sen," dedi çatık kaşlarını kaldırıp. "Nedenmiş peki?"
"Formumu korumam lazım!" Dedim elimle omzuna vurup. Kocaman gülümsedi.
"Boş ver sen formu falan," bana doğru yaklaştı. Anıl'cığım misler gibi kokuyordu, melekler gibi kokuyordu. "Sen her halinle en güzelsin!"
Ben ona şaşkın şaşkın bakarken o yürümeye başladı. Bir yandan da gülüyordu. Çok da güzel gülüyordu hem de. Eve girdik. Üzerimdeki montumu, beremi ve eldivenlerimi çıkarttı. Islanan saçlarımı kuruladı. Çoraplarımı da ıslandığı için çıkarttı. Ayaklarımızı onların sobasına dayadık. Şenay teyzem bize kek yaptı. Minik Süeda ile oyun oynadık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARDELEN
Teen FictionSonbaharın gazabına uğrar ağaçlar, çiçekler. Kışın toparlanamazlar. Kış müsaade etmez onların canlanmasına. Üzerine yağan karlar altında boyunları bükülür çiçeklerin. Biri hariç: kardelen. Kardelene hiçbir kar tanesinin sözü geçmez ve kışın ayazına...