47. Bölüm

362 15 8
                                    

Çok hoş geldiniz!

Buyurun düğüne geçelim. :)))

Mabel Matiz – Ahu

Zaaf – Gözlerinden Gökyüzüne (bölümü yazarken bu şarkıyı çok dinledim.)

Keyifli okumalar!

🔗🔗

Evleniyordum.

Hayır. Anıl ve ben evleniyorduk.

Sabahın o bereketli saatlerinden beri ayaktaydım. Anıl da öyleydi. Yani bence o da erken kalmıştı. Ya da hiç uyumamıştı, bilmiyorum. Sabah ezanından bir müddet sonra etrafı saran soğuk ama iç açıcı lacivert havayı solumak için odamın tüm camlarını açtım. Sonra şeye baktım.

Şeye.

Gelinliğime.

Hayır. Gelinlik değildi. Beyaz bir elbiseydi. Dizlerimde bitiyordu. İnce askıları vardı. Ve göğüs dekoltesi. İstememiştim gelinlik. Anıl da damatlık giymeyecekti mesela. Beyaz gömlek, bej rengi keten pantolon giyecekti. Ve ikimizin de ayağında spor ayakkabılarımız.

Çoğu kişi kendi düğünümüzde, kendimizi nasıl rahat edeceksek o şekilde giyinmemiş olmamıza bir sürü laf etmişti. Vay efendim prenses model gelinlik olmadan düğün mü olurmuş yok efendim damatlık siyah takım olurmuş... konuştular da konuştular. Ne Anıl ne de ben hiç oralı olmadık.

Nasıl rahat edeceksek öyle! Anıl tek bir cümle kurmuştu. Ailelerimiz üzerinde de hakimiyet kuran ve başkasının işimize karışmasını engelleyen de bu çıkışı olmuştu. Hale Nur'u ya da beni zora sokmayın. Vallahi bizi üzerseniz sizden habersiz evleniriz! Diye de tehdit etmeyi unutmamıştı tabii.

Evleniyorduk!

Heyecandan kıpır kıpır odamda dolanırken henüz saatler olan nikahımızı düşünüyordum. Düğün istememiştik. Yakın çevremizin olduğu bir nikah töreni. Ama tabii ki de sonrasında arkadaş çevremiz ile eğlenme zamanımız olacaktı.

Evleniyorduk!

Hem de sahil kenarında. Ta çocukken ben denizde evlencem dememi ikimiz de unutmamıştık ve şimdi sahil kenarında muazzam bir davetle evleniyorduk.

Galiba bu sefer kız çocuğu Hale Nur, hayallerine kavuşuyordu.

Yaklaşık bir saat boyunca duş almıştım. Sıcak suyun altında put gibi dikilirken sürekli nikah memurunun bana uzattığı mikrofona evet deme denemeleri yapmıştım. Her denemeden sonra da gülmüştüm bu halime. Anıl'ın dümdüz evet diyeceğini biliyordum. Evet, öylece dümdüz!

Duştan çıktım. Maske yaptım. Üzerimi giyindim. Aşağı inip kendime kahve yaptım. Kahvemi içerken de buzdolabı üzerindeki magnetlerin altına sıkıştırılan fotoğrafları inceledim. Yaklaşan adım seslerini duydum sonra. Kafamı kapıya doğru çevirdiğim an ağabeyim ile karşılaştım. Feride abla ile o; ablam, oğlu ve Cüneyt ağabey akşam bizde kalmıştı. Evimiz üç gündür bir hayli kalabalıktı.

"Anıl'ı bugün hiç sevmiyorum. Sor bir niye?" Dedi uykulu uykulu masaya doğru ilerlerken.

"Niye?" Dedim ona ayak uydurup. Esnedi. Tabureyi çekip oturdum

"Kız kardeşim ile evleniyor da ondan!" Dediğinde güldüm. Yanına oturup elimi omzuna koydum.

"E ne güzel işte. Tanıdık bildik adam!" Diye takıldım. Yanaklarını şişirdi.

"Sen hiç büyümeyecek gibiydin Hale Nur." Dedi durgunca. Güleç ifadem, kaybolmuştu. Boğazını temizledi. "Sanki hep o cazgır kız çocuğu olacaksın gibiydi." Ensesine vurdum.

KARDELENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin