Sevgili Tanrı'm...
Kuleye hapsedilmiş ve kurtarılmayı bekleyen bir prenses olmadım hiçbir zaman. Ne kuleye kapatıldım ne de beni kurtarmak için canını tehlikeye atacak bir prens vardı. Ama bir gün karşıma o çıktı. Hapsedilme ihtimaline düştüğüm kulenin bahçesinde, onunla tanışmıştım.
Forward Fortuna ile...
Evet, beyaz atı yoktu belki ama beyaz atı olmayışına hayran bırakacak gözleri vardı. Gizemli bakan ela gözlerinin suçlusu sensin çünkü onu sen yarattın! Benim için bahçesinden özenle koparttığı ve Adem ile Havva'yı cennetinden eden o yasaklı elmayı ondan çaldım ve geri alması, benim olması için uğraştım. Bu konumda şeytan ben mi oluyorum o mu bilinmez ama onu yanımda olması için epey uğraştırdım...
Onu cennetinden uzaklaştırdım ve kendi cehennemime çağırdım fakat alevlerim onu değil beni yaktı, ne kadar tuhaf değil mi?
Zaman geçti ve beni kabullenmeye başladı ve sonra onu Annem Arien ile tanıştırdım...
Sevilmeme hissini bana tattıran, yeryüzündeki en nadide parça olan sevgili annem ile tanışmak onu biraz rahatsız etmişe benziyordu fakat bu denge ileride bozulacaktı çünkü Forward'ın annemden hiçbir farkı yoktu, beni sevmeme hususunda...
Hayatımın bundan sonraki sürecinde madalyonun ters tarafını görmeliydi, annem gibi gerçek bir kötüyle uğraşmak onu yıldırmamalıydı, yıldıramazdı da... Keşke annem ile bu kadar benzemeselerdi. Ona her baktığımda annemi görmekten çok yoruluyordum.
Babam Cooper ile tanıştığında işlerin daha farklılaşacağını biliyordum çünkü babam, Forward'ı çok sevmişti. Ona benzeyen ela gözlü çocuklarımızın olacağını söylerdi. Söylesene Tanrı'm, neden onu benden aldın? Neden son bir defa daha ona bakmama izin vermedin! Sana o kadar öfke doluyum ki...
Güzel başlayan her şeyin sonu, eğer gerçek bir son ile bitmeye mahkumsa mutsuz bitermiş. Bu sonu kendi kalemim ile yazmalıydım fakat mürekkebim bitmişti. İçine gözyaşı döktüğüm ve satırlarca yazdığım kalemimin mürekkebi yine bitmişti. Çünkü sevgili Tanrı'm, çok ağlarsan çok tükenirsin! Bu böyleydi...
Sana yazmak için bileklerimi kestim ve akan kanı kalemin içine mürekkep olarak doldurdum. Eğer bıraksalardı, kanımla olan son satırları bu kağıda geçecek ve sana elimdeki kağıt ile gelecektim. Belki bu zamana kadar yazdığım hiçbir mektubu okumadın fakat bunu okuyacaktın değil mi?
Fakat olmadı... Birisi buna engel oldu.
Yıllar önce kulenin bahçesinde tanıştığım, ela gözlü adam; Forward Fortuna.
Banyodaki, ruhumun terk etmeye hazır olduğunu bedenimi görünce o telaşlı bakışları, ne yapacağını bilemez halleri ve başımda saatlerce bağırışı, beni hayata döndürmek için uğraşması ve sanki porselen bir bebekmişim gibi beni dikkatle kucaklayıp, hastaneye yetiştirmeye çalışması...
Ölmeni istemiyorum, lütfen ölme, beni bırakma deyişleri...
Kafam karıştı aslında, o bana kendini öldürmelisin dememiş miydi?
Bunu yaptığım için neden suçlu konumuna düştüm ki?
Çokça kafa karışıklığımla,
-𝐸𝑙𝑒𝑛𝑖𝑎 𝐹𝑜𝑟𝑡𝑢𝑛𝑎.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşı Mürekkebi.
Short StoryMürekkebinin gözyaşıyla dolu olduğu bu mektupların hepsi sana Tanrı'm! Bir gün yanına geldiğimde, mürekkebim bitmiş olacak ve bu sefer gözyaşlarımı değil, kendi kanımı kullanacağım.