"Kralla ne yapıyordunuz öyle?" diye ilgiyle sordu Nina. Odamıza çıkmış yatmaya hazırlanıyorduk. Aynanın karşısında saçlarımı tarıyorken kraliçenin sert bakışlarını hatırladım. Saçlarımı daha hızlı fırçalamaya başladım.
"Hiçbir şey." dedim kestirip atarak. İnanmayan gözlerle bana baktı yatağına doğru ilerleyerek.
"Konuşuyordunuz." dedi yatağının örtüsünü açarken.
"Evet. Kraliçemin döneceğini söylüyordu." dedim sabrım taşarak. Fırçayı bir köşeye sertçe koydum ve yatak örtümü açıp, hızla yattım. Bir süre ses gelmedi Nina'dan.
"Göz göze mi?" dedi yavaşça. Hızla ona doğru döndüm.
"Göz göze miydik? Fark etmemişim." dedim bir hışımla. Şuh bir kahkaha attı.
"Hadi ama! Kral Arthur çok yakışıklı bir adam. Seninle ilgilendiği de belli." dedi hafif iğneli bir tonla. Kızardım. Kızardığımı görünce daha çok güldü ama yüzündeki kıskançlığı da görebiliyordum.
"Kral çok kibar bir adam." dedim kayıtsız bir tavırla.
"Ve çok çapkın." diye ekledi göz kırparak.
Bir şey söylemek için ağzımı açtım ama verecek cevabımın olmadığını fark edince sustum. Hızla baş ucumdaki mumu üfleyerek söndürdüm. Sinirle sırtımı dönüp çarşafı başıma geçirdim. Gözlerimi yumduğumda kralın gözlerini ve dudaklarını gördüm. Güçlü elinin belime sarılışını, elimi sımsıkı tutuşunu hissedebiliyordum. Gülümsedim. Birden kraliçe buz gibi bir yüzle karşıma dikildi. Hızla gözlerimi açtım. Çarşafı başımdan çektim ve karanlık odaya boş boş baktım.
***
Her akşam kralla dans ediyor, gündüzleri ise onunla birlikte bahçeyi ve sahili geziyordum. Çok neşeli bir adamdı. Ama fazla vurdumduymazdı. Herşeye rağmen onunla birlikte çok eğleniyordum. Bana çok güzel bir at hediye etti. Bizzat kendisi nasıl binmem gerektiğini öğretti. Sahilde birlikte at sürüyorduk, bazen de yürüyorduk.
Bir gün yine sahilde yürüyorken, birden elimden tuttu ve hızla döndürmeye başladı beni. Kahkahalar atarak onunla birlikte döndüm. Durduğumuzda dengemi kaybedip soğuk dalgaların arasına düştüm. Hızla beni ayağa kaldırdı. Bir şey olduğundan korkmuştu ama ben kahkahalar atarak gülüyordum. Sırılsıklam olmuştum. O da benimle gülerken dengesini kaybetti ve suların içine düştü. Askerler hemen koşturdu ama o ayağa kalktı ve adamları eliyle durdurdu. Tam gülecekken ağzımı elimle kapattım. Düşen bir krala asla gülünmezdi. Ama sarhoşlar gibi hala kıkırdıyordum. Pahalı pelerini, ipek pantolonu sırılsıklam olmuştu. Tacını sudan çıkardı ve bana bakıp gülmeye başladı.
"Ne şapşalız ama!" dedi gülerek. Bu lafiyla öyle bir kahkaha attım ki bu sefer kahkahama gülmeye başladık.
Sarayın yanındaki ormanda saray ahalisiyle birlikte piknikler yapmaya başladık. Saçlarımın parlaklığına övgüler dizdi. Gözlerime, dudaklarıma soneler yazdı. Herkes sevgili olduğumuzu düşünüyordu. Oysa ortada öyle bir şey yoktu.
Diğer taraftan kraliçe bana her geçen gün daha da öfkeliydi. Kralla sevgili olmadığımız için açıkça bir şey söylemedi. Ben de yanında başımı eğip, sessizce emirlerine itaat ettim.
Geleli bir ay olmuştu ve ben yeni hayatımda eskisinden daha mutluydum. Bir gün tek başıma bahçedeki taş banka oturmuş, kitap okuyorken yanıma George geldi. Önümde eğilerek nazikçe elimi öptü.
"Nasılsın güzellik tanrıçası?"
"İyiyim, sen nasılsın?" dedim neşeyle. Başını olumlu anlamda salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Kraliçe | Andarkan Serisi
Historical FictionGüç ve yükseliş hırsı ile karanlığa gömülen bir altın çağ masalı. Aşkı hiç tatmamış bir kral ve gözünü tahta dikmiş kadınlar. Her biri, tarihin tozlu sayfalarında rollerini kapmaya çalışıyorlar. Her biri kanlı elleriyle tahta sıkı sıkı yapışmış, bi...