Edmund'u, teklifte bulunduğu o akşam dışında hiç görmedim. Teklifini kabul ettiğimde yüzü aydınlanmış, onda daha önce hiç görmediğim bir gülümseme ile karşılık vermişti. Gri gözleri ışıldamış, yanağında daha önce hiç fark etmediğim küçük bir gamze oluşmuştu. Onun gözlerine bakarken anlıyordum ki yaşlanıyorduk. Ben yirmilerimin sonuna gelirken, o otuzlarının sonuna yaklaşıyordu. Artık eskisi gibi genç değildik. Ama o hala yakışıklı ve zarifti.
"Belki de seni seven birisini bulmalısın vakit henüz geçmemişken." dedim buruk bir gülümsemeyle.
"Evlenmek gibi bir niyetim hiçbir zaman olmadı. Arthur çok şaşıracak."
Arthur. Eski aşığının, erkek kardeşiyle evlenmesini nasıl karşılayacaktı? Onu ayarttığımı söyleyeceklerdi. Belki de onu büyü ile ikna ettiğimi iddia edeceklerdi. O zaman sonum ne olurdu? İdam edilebilirdim. Aklımdan geçenleri ona da söylediğimde yüzünde her zaman görmeye alışık olduğum o ifade belirdi. Ciddiyet, sertlik ve düşüncelerle dolu o ifade.
"Evet, bir süre sıkıntı yaşayacağız."
"Ah! Bu çok saçma bir fikir. Yine de teşekkür ederim. Bunu yapamayız. Daniel ile evlenmek zorundayım. Ya da... Çocuklarımın yanında olacak mısın Edmund? Onları koruyacak mısın?"
"Tabiki evet! Onları en az senin kadar sevdiğimi biliyorsun. Ve saçmalıyorsun. Evleneceğiz. Hakkında tek kelime eden olursa da onun kellesini alacağım. Anlaşıldı mı? Seni o caninin eline vereceğimi sanıyorsan, çok yanılıyorsun."
"Ah, Edmund... Sana nasıl teşekkür etsem?"
"Sadece yanımda ol ve bana güven." dedi omuzlarımı tutarak. Bakışları sıcacık ve dürüsttü. Ona güvenebileceğimi biliyordum. Zaten hep ona güvenmiştim. Omzumdaki elini tuttum.
"Güveniyorum."
"Biliyorum. Benden haber bekle. Ve anlaşmamızı kimseye söyleme. George'a bile. Özellikle de ona."
"Neden özellikle ona?"
"Çünkü aranızdaki bağ canımı yeterince sıkıyor. Bu sırrın ikimize özel olmasını istiyorum. Ayrıca kimseye güvenemem. Beni öldürmeye çalıştılar. Hem de savaşta!"
"Kim olduklarını öğrenemedin mi?"
"Hayır. Ama bir tahminim var, az çok."
"Biliyor musun? Senin Victoria'ya ilgi duyduğunu sanıyordum. Onunla uzun bir süre sevgili gibi fazla sıkı fıkıydın."
Yüzünde muzip bir gülümseme oluştu. "Demek bizi takip ediyordun?"
Yanaklarımın kızardığını hissettim. "Ne münasebet! Herkes görüyordu bir kere sizi." dedim gardımı alarak. Küçük bir kahkaha attı, koluma girerken. Birlikte bahçede yürümeye başladık.
"Victoria kendisini akıllı sanıyor. Aslında hakkını vereyim, Arthur'dan akıllı. Öncelikli seçimi yine de bendim. Arthur, sevgililerinden çok çabuk sıkılan biri olduğundan olsa gerek." dedi özür diler gibi yüzüme bakarak. "Çok güzel bir bayan, çok da çekici." Öfkelenmeye başladığımı hissettim.
"Kaçırdığın için üzülmüş olmalısın." diye söylendim hınçla. Yine aynı muzip gülümseme ile baktı.
"Ateşli, çok ateşli." dedi kısık bir sesle. Hızla kolumu çektim.
"Geç oldu. Yatmaya gidiyorum."
"İçindeki ateş nefretten kaynaklı İsabel. Öyle bir nefret var ki içinde cayır cayır yanıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Kraliçe | Andarkan Serisi
Historical FictionGüç ve yükseliş hırsı ile karanlığa gömülen bir altın çağ masalı. Aşkı hiç tatmamış bir kral ve gözünü tahta dikmiş kadınlar. Her biri, tarihin tozlu sayfalarında rollerini kapmaya çalışıyorlar. Her biri kanlı elleriyle tahta sıkı sıkı yapışmış, bi...