Aynadaki yansımasına yan gözle tekrar baktı. Beyaz ipek elbisesinin beline gümüşten bir kemer takmıştı. Omuzlarına dökülen koyu kahverengi saçlarının tepesine beyaz safirden büyük bir taç giymişti. Bugün kanatsız bir melek gibi gözükmek istiyordu. Ne melek ama diye mırıldandı kendi kendine gülerek. Haberi Arthur'a kendisi vermeliydi. Bu oldukça kar getirecek bir haberdi. Ama ondan önce bilmesi gereken başka biri vardı. Rahat koltuğuna oturdu ve yastıklara yaslandı. Yüzüklerle dolu parmaklarını dümdüz duran karnına koydu gururla. Geleceği oradaydı, içindeydi ve büyüyordu.
Kapı çaldığında sarışın nedimeye gidebilirsin der gibi parmaklarını salladı. Bu haberi baş başa vermek istiyordu. Adam içeriye girdiğinde, sarışın kadın hiçbir şey demeden kapıya yöneldi. Son kez yüzlerine baktı. Bakışları kırgın gibiydi. Victoria sevimli, sabırsız bir gülümseme ile cevap verdi bu bakışlara. Kapı kapanınca da sıkıntıyla gözlerini devirdi. Adam bir kaşını kaldırarak izliyordu bu sahneyi.
"Kavga falan mı ettiniz?" diye sordu masadaki şarap sürahisine uzanarak. İki kadehe şarap doldurdu.
"Sadece her şeyin içinde olmak istiyor. Meraklı, küçük bir fare gibi." dedi tiksintiyle. Uzatılan şarap kadehini aldı ve büyük bir yudum aldı. "Biliyor musun? Onu çoktan uykusunda öldürmüştüm. Sırf senin hatırın için katlanıyorum."
"O bize lazım. Sevsen de sevmesen de."
"O zaman onu gece gündüz becerecek bir adam bul. Arthur'u becerdiğim yetmiyormuş gibi bir de hanımefendiyi beceriyorum. Neyim ben? Bir kraliçe mi yoksa genelev fahişesi mi?"
"İkisi de. Onu senden uzak tutarım. Zaten yakın zamanda ona ihtiyacımız kalmayacak. O zaman öldürür müsün, daha mı beter edersin sen karar verirsin."
"Onu tazılarıma parçalatacağım." dedi tatmin eden bir gülümsemeyle. "Hepsi onu teker teker becerdikten sonra tabii."
Adam gözünün önüne gelen bu hayal ile yüzünü buruşturdu. "Bunu söylemek için mi çağırdın beni? Biliyorsun burada buluşmaktan hiç hoşlanmıyorum."
"Endişelenme, avda. Ya bir geyiğin peşinde ya da bir nedimenin eteğinin altında. Saray yatağına girmek için can atan sürtüklerle dolu."
"Her neyse. Buradan hoşlanmıyorum." dedi sabırsız bir sesle. "Ne diyeceksen çabuk söyle."
Victoria zaferle gülümsedi. "Hamileyim. Bir veliahdımız olacak." dedi sesinde saklayamayacağı bir heyecanla. Adamın ifadesiz yüzü birden ilgiyle doldu. Dikkatle kapıya baktı. Her zaman böyle diken üzerindeydi. Gerçi haksız da sayılmazdı.
"Arthur'dan mı?"
Victoria'nın yüzündeki gülümseme birden silindi. Tadı kaçmış gibi huzursuzca kıpırdadı. "Bilmiyorum. Belki de senden. Belki de Sör Snowhill'den."
"Başka aday var mı?" dedi adam keyifsizce gülümseyerek.
"Beni başka adamların becermesini izlemek hoşuna gidiyordu diye biliyordum."
"Evet. Ama bu onların piçine hamile olmanı istediğim anlamına gelmez."
Victoria öfkeyle kadehini koltuğun koluna vurdu. İçindeki şarap sıçradı. "Ne fark eder?" dedi öfkeye titreyen sesiyle ayağa kalkarak. "Kimden olduğu ne fark eder? Sonuçta bir veliaht değil mi? Edmund'u ve İsabel'in piçini saf dışı bırakacak bir veliaht değil mi sonuçta?" Sesi gittikçe yükseliyordu. Adam ellerini kaldırdı.
"Tamam. Bir şey demiyorum."
"Demeye hakkın yok zaten!" diye hırladı Victoria. "Başka adamların piçine hamile kalmamı istemiyorsan beni başka adamlara becertmeyeceksin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Kraliçe | Andarkan Serisi
Fiction HistoriqueGüç ve yükseliş hırsı ile karanlığa gömülen bir altın çağ masalı. Aşkı hiç tatmamış bir kral ve gözünü tahta dikmiş kadınlar. Her biri, tarihin tozlu sayfalarında rollerini kapmaya çalışıyorlar. Her biri kanlı elleriyle tahta sıkı sıkı yapışmış, bi...