Üç yıl sonra gerçekten de Natalia'nın dediği gibi Victoria saraya gelmiş ve Edmund dahil herkesin gözünü kamaştırmıştı.
O gelmeden aylar önce, ikinci çocuğumu dünyaya getirmiştim. Benim minik prensesim, güzelliği ile dillere destan olacağı belli sarı saç tutamları ve koyu zümrüt rengi gözleri ile Cecila'm doğmuştu. James ise gün geçtikçe büyüyor, kızıl saçları yuvarlak kafasından fışkırırcasına çıkmış, tombul bacakları ile paytak paytak yürüyordu. Edmund, onu çok seviyordu. Okuma yazma öğrenecek yaşa gelene kadar saraydan ayrılmaması için Arthur'u ikna etmişti. Her gün mutlaka onu ziyarete geliyor, James ise amcasını gördüğünde sevinç çığlıkları atıyordu.
Arthur ise James'le sadece İra'nın kızı Emma ile evlenerek iki ülke arasında barışı sağlayacağı düşüncesi ile ilgileniyor, hatta bunun için girişimlerde bile bulunuyordu. Aramızda büyük uçurumlar açılıyordu sanki gün geçtikçe. Bitmeyen kavgalarımızdan sıkılmıştı. Hamileliğimle başlayan ayrı yataklar durumu Cecilia doğduktan sonra da devam etti. Calanthe'nin her geceyi onun yatağında geçirdiğini biliyordum. Bazı sabahlar, onu dağılmış saçlarına geçirdiği bir pelerinle koşarak odasına kaçtığını görüyordum.
Bu durum ilk zamanlar canımı çok yakmıştı. Bazı geceler büyük yatağımda yalnız başıma gözyaşları içinde Arthur'un beni sevdiği zamanları yad ediyordum. Ama zamanla içimde yanan bu acı, gittikçe soğumaya, kabuk tutmaya başladı. Sadece çocuklarım vardı benim için. Arthur ise, çocuklarımın babası ve kralımdı.
Ülkede ise artık sevilen bir kraliçe olmuştum. İki ayda bir, ülkenin dört bir yanından, halk tarafından seçilen elçilerle görüşüyor, onların ihtiyaçlarını dinliyor, sıklıkla katılmasa da Arthur ve her zaman büyük bir sadakatle bu konuda en büyük yardımı yapan Edmund ile ve kraliyetin güvenilir lordlarıyla birlikte kararlar alıyor ve sorunlara mutlaka bir çözüm buluyorduk. Halk beni Andarkan'ın Güneşi olarak anıyordu. Belki de Andarkan tarihinde en sevilen kraliçe bendim.
Ama Azelia halkı bu grupta değildi. Onlar, eski prensesleri İra'nın topraklarına katılmak, kendi soylarından biri tarafından yönetilmek istiyorlardı. İra ise, Azelia'nın kendi toprakları olduğu ve Avalera'ya verilmesi konusunda ısrar ediyordu. İra'nın da desteği ile çıkan isyanlar Edmund'un önderliğinde kısa sürede bastırılıyor ama bu durum sadece savaş çanlarının çalmasını erteliyordu. William ise savaş yanlısı değildi ama o da karısına katılıyor ve Azelia'nın kendi hakları olduğunu söylüyordu.
Babam ve Natalia Randalss'a yerleşmiş, emrim üzerine saraya gelmiyor ama babamı çok seven Arthur tarafından arada sırada ziyaret ediliyorlardı. Bana yaklaşmadıkları sürece ne yaptıkları umrumda değildi.
Calanthe ise kralın metresi olduğunu açıkça belli ediyor, aklı sıra ayağımı kaydıracağını sanıyordu. Onun bu burnu havada ve bana meydan okuyan tavırlarını yok saysam da bazen herkesin önünde bana hizmet ettiğini ve konumunu hatırlatacak hareketlerde bulunuyordum. Bu duruma çok öfkeleniyor, beni Arthur'a şikayet ediyor ama Arthur onun öfkesiyle pek ilgilenmiyordu ki bir kere bile bana bir şey dememişti.
Victoria'nın geldiği gün, George'un düğün günüydü. George aylar önce beni çok şaşırtarak Rose ile evlenmek istediğini, Rose'un ise teklifini kabul ettiğini söylediğinde mutluluktan uçuyor gibiydi. Onu hiç bu kadar aşık ve mutlu görmemiştim.
Aynanın karşısında düğün için diktirdiğim elbisenin son rötuşlarını yapıyordu Selene. Bu yeni moda olan bir elbiseydi. Eteğin içine tafta giyilmiyordu. Bel kısmından sonrası çok hafif kabarık ve dümdüz iniyordu. Rengi okyanus mavisi olan ipek kumaş, belimi iyice sarmış, kalçalarım belirginleşmişti. İncilerle süslü göğüs kısmından sütle dolu, dolgun göğüslerim iyice ortaya çıkmış, ateş bastıran bir güzellik ortaya çıkmıştı. Saçlarım tepeme sıkıca topuz yapılmış, ince elmaslarla kaplı tacımı takmıştım. Boynuma ise Arthur'un doğum hediyesi olan ortasında iri safir taşından oldukça şık gözüken kolyemi takmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Kraliçe | Andarkan Serisi
Historical FictionGüç ve yükseliş hırsı ile karanlığa gömülen bir altın çağ masalı. Aşkı hiç tatmamış bir kral ve gözünü tahta dikmiş kadınlar. Her biri, tarihin tozlu sayfalarında rollerini kapmaya çalışıyorlar. Her biri kanlı elleriyle tahta sıkı sıkı yapışmış, bi...