Merhaba arkadaşlar. Yeni bölüm geciktiği için özür dilerim. Okuma sayısına göre oylar çok az. Yoksa beni beğenmiyir musunuz :( Oylarınız ve yorumlarınızı bekliyorum. Şimdiden teşekkürler. İyi eğlencelerrrr :)
***
Gözlerimi zorlukla açarken, etrafta yankılanan ayak seslerinin şiddetli gürültüsünü duyuyordum. Saçlarım yüzümeki soğuk tere yapışmış, soğuk ve rutubet kokulu sert zeminde yatmaktan bütün kemiklerim ağrımıştı. Kilidi açan anahtarın sesi sert duvarlarda yankılandı. Demir kapıyı öyle hızlı ittirdiler ki duvara çarptı. İki asker öne çıkarak kollarımdan tuttukları gibi uçururcasına ayağa kaldırdılar bedenimi. Bacaklarım o kadar titriyordu ki ayakta duramıyordum.
Karşı koyamadığım bir güçle sürükleniyordum. Hızla bahçeye çıktık. Saray eşrafı bahçeye çıkmış, kimi küçümser, kimi acıyan bakışlarla izliyordu sürüklenişimi. Victoria'yı gördüm ötede. Son kez baktım ona. Siyah dantel işlemeli altın sarısı elbisesiyle, dalga dalga dökülen siyah saçları ,yüzüme nefretle bakan siyah parlak gözleri ve zafer dolu gülümseyişi ile zehirli bir kobra yılanını andırıyordu.
Vücudumu zorla at arabasına sokmalarından önce başımı kaldırıp saraya baktım. Kraliçe balkona çıkmış, buz gibi bir nefretle gidişimi izliyordu. Adamlar önce kafamı hızla içeriye soktular, ardından da bedenimi.
Öyle bir hızla vardık ki şehrin göbeğine dua edecek zamanım bile kalmamıştı. İnsanlar meydanı doldurmuş, kraliçenin yakılmasını emrettiği cadıyı görmeye gelmişlerdi. Bağıra çağıra küfür ediyorlardı bana.
Arabadan çıktık. Kalabalığı yararak benim için çakılmış büyük kazığa iteklediler bedenimi. Korku midemi alt üst etti. Kalın, koyu renkli, eskimiş bir kazıktı. Altına çapraz bir şekilde odunlar yığılmıştı. Durmak, geriye dönüp kaçmak istedim. Ama izin vermiyorlardı. Sertçe beni kazığa ittiler.
"Durun! Hamileyim! Küçük bir bebeği de mi yakacaksınız?" diye haykırdım korkuyla. Kimse cevap vermedi. Herkes ölmemi istiyordu.
Beni kazığa sürüklerlerken umutla etrafıma bakınıyor, birinin beni kurtarmasını bekliyordum. George'un kalabalığı yararak, kolumdan tuttuğu gibi götürmesini ya da Arthur'un büyük siyah atıyla dörtnala askerlerin üstüne gelmesini bekliyordum.
Biri kollarımı da içine alarak kalın bir halatla belimi sardı ve sıkıca bağladı kazığa. Umutla hala ileriye bakıyor, kraliçenin öfkesinin söndüğünü, pişman olup beni affettiğini umuyordum.
Odunları ateşe verdiler. Ayaklarımın altını yakan ateşi hissedince çığlık attım. Bir alev geceliğimin eteklerini ateşe verdi birden.
"Durun!" diye haykırdım göğü dumanlar kaplarken. Gözlerime yaşlar dolmuş, dumandan nefes alamıyordum. Yanan etin kokusu doluyordu burnuma.
"DURUN!"
Sert zemine düşmemle gözlerimi açmam bir oldu. Hızla biri içeriye daldı ve terden ıslanmış yüzümü avuçlarının içine aldı. Korkuyla çığlık attım bir yandan da elleri ittirmeye çalışarak.
"Benim, sakin ol. George. Güvendesin İsabel."
Hıçkırıklara boğularak onun güven veren kucağına gömdüm başımı. Şefkatle saçlarımı okşarken bir yandan da beni rahatlatmaya çalışıyordu.
"Güvendesin. Herşey bitti. Kıyıya yaklaşıyoruz. Evimize geldik."
"Çok... gerçekti. Yanıyordum." dedim hıçkırıklarımın arasında.
"Bir kabus gördün. Kurtulduk İsabel. Sonunda o cehennemden kurtulduk."
Bir Hafta Önce
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Kraliçe | Andarkan Serisi
Historical FictionGüç ve yükseliş hırsı ile karanlığa gömülen bir altın çağ masalı. Aşkı hiç tatmamış bir kral ve gözünü tahta dikmiş kadınlar. Her biri, tarihin tozlu sayfalarında rollerini kapmaya çalışıyorlar. Her biri kanlı elleriyle tahta sıkı sıkı yapışmış, bi...