Merhaba arkadaşlar beklettiğim için özür dilerim, işte yeni bir bölümle karşınızdayım. Doğum günüm şerefine bugün paylaşıyorum iyi eğlenceler yorumlarınızı ve oylarınızı esirgememeniz dileğiyle hoşçakalın :)
***
Hayat bazen hiç ummadığımız, özellikle de hiç istemediğimiz şeylerle sınıyor bizleri. Genellikle de geri dönüşü olmayan şeylerle.
Elimi karnıma koymaya bile cesaretim yoktu. İçimde bir canlı oluşuyordu ve ben buna hiçbir şekilde hazır değildim. Daha on sekizimde bile değildim. Gözlerimden yaşlar süzülürken Tanrılara, bunun bir hata olması için ya da bir rüya olması için defalarca yalvarmıştım.
Kulaklarımda sürekli Edmund'un sözleri yankılanıyordu. Bir piçle ortada kalırsın. Arthur bu konuda serttir.
George'a saatlerce yalvarmama rağmen yine de kralın bunu bilmesi ve beni koruması gerektiği konusunda oldukça ısrarlıydı.
"Senin suçun değil ki İsabel. Hamile kalmanı kendisi istedi." diyordu sürekli. Ama ben emin değildim. Evlilik dışı bir çocuk toplumun kabul etmediği bir şeydi. Bunu George'a söylediğimde anlayışla gülümsemiş, "Eğer kral seni kabul etmezse ki sanmıyorum, size ben sahip çıkarım." diye yemin etmişti.
Sally adlı, ufak tefek, sevimli bir kızla paylaştığım odamın camından şehrin ilerisinde uzanan denizi ve gittikçe benden uzaklaşan biricik dostumun bindiği ticari gemiyi izliyordum. Eğer hızlı giderlerse üç günlük uzun ve sıkıcı bir yolu vardı.
Gözüm aşağıya, bahçede yakışıklı, genç bir saray centilmeniyle flörtleşen Victoria'ya kaydı. Bal rengi bir elbise giymiş, siyah saçlarını oldukça hoş bir modelle topuz yapmış, beyaz narin boynu ortaya çıkmıştı. Çocukluğumdaki Victoria'dan çok farklıydı. Küçük Victoria, içine kapanık, nefret dolu, hiçbir şeyden memnun olmayan, şımarık ve oldukça da somurtkan bir kızdı. Şimdiki Victoria ise, oldukça alımlı, neşeli, karşı konulmaz bir cazibeyle hayat dolu genç bir kadındı. Sanırım o zamandan kalma tek alışkanlığı şımarıklığı ve aç gözlülüğü olmalıydı.
Artık alıştığım, seksi kahkahalarından birini atarken bir gözü saraya kaydı. Ve beni gördü. Bir an ilgiyle ve merakla yüzümü inceledi. Bu sabah George'u bahçede uğurlarken de aynı yüz ifadesiyle bizi seyrediyordu. Önce dikkatle George'u süzmüş, ardından da değişik bir çiçek keşfetmiş bitki bilim uzmanının merakıyla uzun uzun beni incelemişti. Onu izlediğimi fark ettiği zaman da küçük, sinsi bir gülümseme sunup, hızla ortadan kaybolmuştu.
Derin bir iç çektim. Victoria her zaman böyleydi işte. Avını izleyen bir aslan gibi sinsi ve yavaş hareketlerle kurbanının zayıf noktasını arardı gizlice. Bu huyunu Natalia'dan almıştı anlaşılan. Natalia bununla gurur duymalıydı. Hoş, Natalia için Victoria karlı bir evlilikten başka anlam taşımıyordu ya. Çocukluğundan beridir onu bir kontla veya bir dükle hatta şansı yaver giderse bir markizle nişanlayabilmek için canla başla uğraşmış hatta birkaç kez bunu başaracak noktaya kadar gelmişti bile. Ama ya çeyiz konusunda bir sıkıntı çıkmış ya da bulduğu yaşlı dükler, Victoria on ikisine erişemeden öbür dünyayı boylamışlardı. Onu bu zamana kadar nasıl evlendirememişti hayret ediyordum doğrusu.
Natalia'yı kafamdan kovmaya çalışarak aynanın karşısına geçip akşam yemeği için giydiğim elbiseyi düzeltmeye başladım. Yüzüm o kadar solgundu ki sanki hasta gibiydim. Yeterince dram yaşıyordum zaten. Bir de çocukluğumun travmalarını kaldıramazdım.
Sally odaya girince düşüncelerim dağıldı. Ufak tefek, neşeli, çocukluktan çıkamamış bir kızdı. "Kraliçe seni görmek istiyor." dedi küçük bir kızın ince sesiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Kraliçe | Andarkan Serisi
Historical FictionGüç ve yükseliş hırsı ile karanlığa gömülen bir altın çağ masalı. Aşkı hiç tatmamış bir kral ve gözünü tahta dikmiş kadınlar. Her biri, tarihin tozlu sayfalarında rollerini kapmaya çalışıyorlar. Her biri kanlı elleriyle tahta sıkı sıkı yapışmış, bi...