Yaz için Merinda Sarayı'na göç etmiştik. Merinda Sarayı geniş bir gölün etrafına çevrilmiş, yeşil bahçenin ortasında beyaz bir inci tanesi gibiydi. Büyük söğüt ağaçları gölün tertemiz sularına eğilmişti. Uzun kümeler halinde kırmızı, pembe, sarı, mor ve beyaz renginde laleler sarıyordu bahçeyi. Her köşede kaymak taşından çeşmeler bulunuyordu. Kraliçenin en sevdiği saraydı.
Yaz şenlikleri için maskeli bir balo düzenlenmişti. Yeryüzüne düşen bir yıldızı canlandırdığım için kar beyazı bir elbise ve beyaz tüylü, incilerle süslü bir maske giymiştim.
Repliklerim Latince idi. Zerre kadar Latince bilmeme rağmen kusursuz bir aksanla rolümün hakkını verdim.
Ardından dans başladı. Uzun boylu, altın yaldızlı siyah maske takan bir şövalye benimle dans etmek için geldi. Kusursuz maskesiyle bile onun kral olduğunu anlamıştım. Siyah deri pantolon ve beyaz gömleğinin üstüne siyah deri bir yelek giymişti. Yeşil rengi gözleri ışıl ışıldı. Kahve sarı kıvırcık saçları dağılmıştı. Bu ona hem haylaz hem de çapkın bir hava vermişti.
Beni iyice kendisine çekti. Nefesi her zaman olduğu gibi şarap kokmuyordu. İki kere döndükten sonra dans gereği yan yana geldik. Yan gözle beni süzdü.
"Düşen bir yıldızdan çok yolunu kaybetmiş bir su perisine benziyorsun." diye mırıldandı.
"Ve siz..." Onun kral olduğunu anlamamış gibi davranmalıydım. "Yolumu bulmama yardım edecek kişi misiniz?"
Zarifçe döndürdü beni. Ardından yine kendine çekti. Küçük adımlarla halkanın ortasına doğru ilerledik.
"O kişi ben olsaydım, gözün kapalı benimle gelir miydin?"
"Neden olmasın?"
"Yolun benim yatağımdan geçiyor olabilir." diye mırıldandı kulağıma doğru. Utançla kızaran yüzüm yanmaya başladı. Ne diyeceğimi bilemeyerek sendeledim. Gövdesine bastırdı beni.
"Yatağıma gelir miydin?"
Ne yapacağımı şaşırarak küçük bir kahkaha attım. "Benim gideceğim yatak belli. Haberiniz yok mu? Daha şimdiden hain bir kadın olmak istemem açıkçası."
"Aaa. Sen şu kontessin." dedi sanki beni tanımıyormuş gibi. Hoşnutsuzlukla mırıldanma cesareti gösterdim. Başını yan yatırdı.
"Memnum değil misin?"
"Kralım ve kraliçemin uygun bulduğu bir şeyden memnun olmama cüretini gösterecek kadar itaatkarsız değilim."
"İtaatkar bir kızsın demek?" dedi memnuniyetle. "Yatakta da itaatkar mısındır?"
İyice kızardım. "Bilmem. Böyle bir özelliğimin olduğunu keşfedecek bir deneyimim olmadı henüz." dedim titreyen bir sesle. Bu sözlerim daha da ilgisini çekmiş olacak ki dikkatle gözlerime baktı.
"Yani hala bakiresin?"
Ayaklarım birbirine dolandı. Tam düşüyordum ki sıkıca belime sarıldı. Kollarına düştüm. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Maskesinin deliklerinden parlayan gözleri vahşiydi.
"İstersen sana unutulmaz bir deneyim yaşatabilirim."
"Nasıl?" diye fısıldadım. Yakışıklı yüzünde derin bir anlamı olan bir tebessüm belirdi.
"Yeterli deneyimim var."
Hala kollarındaydım. Gözlerine arzuyla baktım. "Ben deneyim değil, aşk istiyorum. Yeterli aşkın var mı?" dedim yavaşça.
Tebessümü bir an dondu. Anlam veremediğim bir duyguyla baktı gözlerime. Yavaşça kaldırdı beni. Müzik durdu.
"Maskeler çıksın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Kraliçe | Andarkan Serisi
Fiction HistoriqueGüç ve yükseliş hırsı ile karanlığa gömülen bir altın çağ masalı. Aşkı hiç tatmamış bir kral ve gözünü tahta dikmiş kadınlar. Her biri, tarihin tozlu sayfalarında rollerini kapmaya çalışıyorlar. Her biri kanlı elleriyle tahta sıkı sıkı yapışmış, bi...