Penceremden iskeleye yaklaşan kraliyet kayığını izliyordum. Parlak flamaların zengin kumaşının dalgalanışını, altın sarısı püsküllerinin uçuşunu, Kraliçe İra'nın askerler eşliğinde hızla saraya ilerleyişini seyrettim. Kraliçe ve bir tabur askerin görüntüsü kaybolunca dolabıma ilerledim. Krem rengi, düz bir elbise seçtim kıyafetlerimin içinden.
Giyindikten sonra saçlarımı taradım uzun uzun. Akşam büyük bir kutlama olacaktı. Kraliçe İra kurtulmuştu. Kendisine ait özel odalar ve emrine bir düzine kadar nedime verilmişti. Ben hariç.
Eski sarayı düşündüm. Çok az zaman geçirmiştim orada ama evim gibiydi. Çok mutluydum. Kraliçemi seviyordum, arkadaşlarımı seviyordum. Akşamları genç centilmenlerle dans ediyor, gündüzleri ise oyunlar oynuyordum. Her gece farklı bir nedimenin odasında kızlarla gizlice toplanıyor, bitmeyen dedikodularla, oyunlarla eğleniyorduk.
Bütün muzipliği ve güzelliğiyle Jane geldi gözümün önüne. Bal köpüğü rengi gözleri etrafta dans ede ede bir nedime hakkında duyduğu dedikoduyu anlatıyordu.
"Seyislerden biriyle görmüşler onu biliyor musun? Ona da seyis yakışır, at gibi bir şey zaten." diyerek kahkahayı basıyordu.
"Akşam dans ettiğim yakışıklı centilmen var ya hani?" diyordu heyecanla.
Alayla gülüyordum. "Hangi centilmen Jane? Bir dolu adamla dans ediyorsun."
Saçlarını savuruyordu. "Bazen ben bile unutuyorum tatlım, sen de haklısın. Güzel olmak zor iş."
"Zor olan güzel olman mı yoksa dans ederken masadaki dedikoduları kaçırıyor olman mı?"
Birden yüzünü buruşturarak düşünüyor gibi yapıyordu ve birlikte sabaha kadar kahkahalar atarak gülüyorduk.
Aynadaki yansımama baktım. Gülümsüyordum ama yanaklarım ıslaktı. Elimde fırça öylece anılara dalmıştım. Ne kadar zamandır bu halde kaldığımı bilemeden rüzgar gibi Nina daldı odaya.
"Hadisene!" diye çıkıştı bana aynasına koşarken. Hızla tanıdık hareketlerle elbisesini ve saçlarını düzeltti. Göz ucuyla bana baktı burun kıvırarak.
"Bunu mu giyeceksin?"
Ayağa kalktım ve saçlarımı omuzlarımın arkasına ittim. Elbisemi bel kısmından yavaşça aşağıya doğru indirerek düzeltim. Kendimden emin bir şekilde onun şaşalı kırmızı elbisesini süzdüm.
"Güzel değil mi?"
"Çok..." durdu, kelimeyi arıyordu. "Çok düz."
Kıskanç yüzüne gülümsedim. "Çok sade. Bence böylesi daha şık ve zarif."
Ardından saçlarımı savurarak odadan çıktım. O da gizli bir sinirle arkamdan geldi. Aniden bileğimden yakaladı ve canımı acıtacak kadar iyice sıktı.
"Kral seni beğendi diye kendini çok mu güzel sanıyorsun? Kral her kadına karşı böyledir tatlım. Taa ki istediğini alana ve hevesi geçene kadar. Kral için güzel, çirkin ayrımı yoktur. Bunu bil ve ona göre davran!
Bir an ne yapacağımı bilemedim. Şaşkın şaşkın acıyla yüzümü buruşturarak kıskançlık dolu suratına baktım. Bileğimi bıraktığı gibi önümden eteklerini savurarak geçti ve gitti.
***
Kraliçe İra, Kraliçe Estella'nın tahtının sol yanındaki kadife bir koltukta oturuyordu büyük salonda. Onu en son gördüğüm kadar güzeldi. Altın sarısı saçlarını genç yüzünün gerisine toplamış, giydiği beyaz incilerle süslü mor renkli ipek elbisesi beyaz tenine renk katmıştı adeta. Yine de yüzü solgundu ve gözlerinin altında haftaların uykusuzluğunu ve yorgunluğunu gösteren hafif mor halkalar oluşmuştu. Bütün bunlara rağmen bir peri kızı gibiydi halen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Kraliçe | Andarkan Serisi
Fiksi SejarahGüç ve yükseliş hırsı ile karanlığa gömülen bir altın çağ masalı. Aşkı hiç tatmamış bir kral ve gözünü tahta dikmiş kadınlar. Her biri, tarihin tozlu sayfalarında rollerini kapmaya çalışıyorlar. Her biri kanlı elleriyle tahta sıkı sıkı yapışmış, bi...