Sevgili İsabel,
Duydum ki kraliçe olmuşsun. Tebrikler! Kız kardeşinin, kardeşine düşman bir kraliçeye hizmet etmesini istemezsin herhalde. Beni sarayına aldır. Baş nedimen olarak. Andarkan halkının kraliçelerinin gayri meşru bir ilişkiden peydah olmuş bir piç olduğunu öğrenmeleri hiç hoşlarına gitmez sanırım.
Sevgilerimle
Victoria Gomez
Mektubu bir kez daha okudum. Ardından şöminede yanan ateşe attım. Kağıt kenarlarından kıvrılarak tutuştu ve yumuşak, beyaz bir kül yığını haline geldi. Geçmişimi de şu kağıt parçası gibi yakabilmeyi çok isterdim.
Victoria'nın boş tehtidini düşündüm. Çok da boş olmayabilirdi. Bir nedimeye inanılır mıydı? Ama bu bilgiyi havada karada kapacak kişiler de mevcuttu. Gerçek ya da yalan olması önemli değildi. Hala ablasının intikamıyla tutuşan İra ve tabiki ona sığınan, unvanını geri almaya çalışan bir düşes.
Halk benim için yemin etmişti. Ama aynı halk taç giyme töreninde de benim için yemin etmişti. Şimdi bir de öldürülen üç yüz kişi vardı. Aralarında eşlerini, çocuklarını, babalarını, en yakın akrabalarını kaybeden insanlar vardı.
Kafam karışmıştı. Yine de şundan emindim ki, böyle bir söylenti halkı kışkırtmasa da büyük bir skandala neden olurdu. Kraliçelik makamına büyük bir leke olarak yapışırdı.
Victoria'yı ne sarayımda ne de hayatımda görmek istemiyordum. Onu kurnazca alt etmenin bir yolunu bulmalıydım.
Akşam yemeğine kadar Edmund ortalarda gözükmedi. Büyük bir ihtimalle dinleniyordu. Akşama kadar James'le oynadım, bazı bazı yaşlı cadı ile laf dalaşına girdim. Akşam yemeğinde Amber Hala'nın bitmek bilmeyen dedikodularını dinlemek zorunda kaldık. "Ah Edmund!" diyordu her seferinde bir konuya girmeden önce. Aynı nidayı yeniden tekrarladı. "Querel Prensesi Evelyn ile görüştüm geçenlerde. Büyümüş, o kadar güzel olmuş ki! Yeryüzüne inmiş bir melek sanki! Hem hala bekar. Bence ikinizin izdivacı çok iyi olur."
Edmund'un içtiği su boğazına kaçtı ve öksürmeye başladı. Utangaç denecek bir bakış attı yüzüme. Bense onlarla ilgilenmeyerek bezelye tanelerimi karıştırdım. Yine de kaşlarım istemsize çatılmıştı. Bu yaşlı cadı yoksa yine bana laf mı sokacaktı?
"Evleneceğim kadını kendim bulmak istiyorum hala."
Amber yüzünü buruşturdu. "Yıllardır bulacaksın. Siz zamane gençleri de aşk evliliği derdine düştünüz. Halbuki siz halktan değilsiniz. Siz kraliyet soyunun devamısınız. Sizin evliliğiniz aşk değil siyasi meseleler üzerine olmalıdır. Her önünüze gelenle evlenemezsiniz. Kraliyet mensubu bir gelin lazım bu ülkeye."
Elimdeki çatalı tabağıma çatırdatarak bıraktım. Yaşlı cadı hiçbir şey dememiş gibi yemeğine döndü. Tabağındaki biftekten hatırı sayılır bir parça kesti. Edmund endişeyle yüzümü inceliyordu.
"En son bulduğunuz kraliyet mensubu gelin, soyunuzun kökünü kurutacaktı hatırlatırım. Şimdi neden öyle bir şey yapmaya çalıştığını anlayabiliyorum."
Amber'in çatalı havada kaldı. Biftek parçasından yağlar süzülüyordu. Kocaman yutkundu ve bifteği yeniden tabağına koydu. Buz gibi gözlerini yüzüme dikti.
"Estella'nın öyle bir şey yapmasını hala aklım almıyor. Kraliçelik için yetişmiş, güçlü bir soyu olan, çok asil bir kadındı. Belki de insanlar haklıdır. Belki de onun ölümüne sen neden oldun."
Öfkeyle soludum. Tam ağzının payını verecekken Edmund'un yumruğu masayı titretti
"Hala! İsabel bizim kraliçemiz. Ona böyle çirkin bir iftirada bulunarak vatan hainliği yapıyorsun. Estella'nın ihanetini kendi gözlerimle gördüm. İster inan, ister inanma. Özür dilemelisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Kraliçe | Andarkan Serisi
Historical FictionGüç ve yükseliş hırsı ile karanlığa gömülen bir altın çağ masalı. Aşkı hiç tatmamış bir kral ve gözünü tahta dikmiş kadınlar. Her biri, tarihin tozlu sayfalarında rollerini kapmaya çalışıyorlar. Her biri kanlı elleriyle tahta sıkı sıkı yapışmış, bi...