Andarkan yardıma gelene kadar Jane'le saklanmamız gerekiyordu. O kadar çok korkmuştu ki odadan dışarı çıkmak istemiyordu. Ama vaktimizin azaldığının farkındaydım. Eninde sonunda bizi bulacaklardı.
"Dolaba saklanabiliriz. Dışarıya çıkarsak yakalanırız. İnan bana, o adamların elinde olmak istemezsin." diye fikrini belirtti genç arkadaşım. İkimiz de on yedimize yeni girmiştik. Neşesiyle her zaman beni rahatlatır, vurdumduymaz tavırlarıyla saraydaki dedikoduları bana aktarırken, uykusuz geceler geçirirdik. Kraliçenin en güzel nedimelerindendi. Parlak kahve sarı saçlarıyla uyumlu bal köpüğü rengi gözlerinde çocuksu ama bir o kadar da cilveli bir ifade olurdu. Fazlasıyla iyimser, fazlasıyla saftı. Ona daima güvenirdim.
"Olmaz." dedim başımı sallayarak. "Bakacakları ilk yer dolaplar. Dışarı çıkmalıyız." Bir süre düşündüm. Çaresizce alnımı ovaladım. Sesler gitgide çoğalıyordu. Jane'nin gözleri kapıyı kontrol ediyordu. Aklıma bir fikir geldi ama bu çok tehlikeli olabilirdi. Göz ucuyla Jane'e baktım. Gözleri bir an bana takıldı. "Bir şey mi buldun?" diye fısıldadı hemen. Başımı sallarken bakışlarımı kaçırdım.
"Mutfaktan dışarıya çıkabiliriz." dedim.
"Anında yakalanırız!" diye heyecanla yarı haykırdı. Ellerimle ağzını kapattım. Dehşetle açılmış gözlerine uzun uzun baktım.
"Jane, sahile inebiliriz. Oradan da bir kayıkla Andarkan'a kaçabiliriz." dedim fısıltıyla. Evet anlamında başını salladı. "Sadece orada güvende oluruz." diye ikna etmeye çalıştım. Bir an durdu.
"Ama bizi kim götürecek ki?"
"Birikmiş param var. Kaçanlar olduğundan adım kadar eminim." dedim gülümsemeye çabalayarak. Yüzü düşüncelere dalmıştı, çenesini kaşıdı. Birden gözleri korkuyla tekrar irileşti. "Ya orada da tekrar yakalanırsak?" derken alt dudağı titredi. Gözlerim kapıya kaydı. Sesler azalmıştı. Yine de dışarıdan, limandaki büyük savaş gemilerinin attığı topların patlama sesleri ve kılıç şangırtıları geliyordu.
"Sanmıyorum. Gizlice kaçarız."
"Sahili işgal etmediklerini, kayıkları parçalamadıklarını bile bilmiyoruz. Kaçışı engellemek istemezler mi sanki?" dedi inleyerek.
"Evet. Belki. Başka çaremiz yok. Denememiz lazım. Andarkan en az üç gün sonra buraya gelir."
"Kayığı görülürse batırırlar." dedi ağlayarak. Bu ihtimalle gerildim.
"Andarkan gelmeden gitme ihtimalleri de var." dedim yatıştırmaya çalışarak. " O adamların elinde ölmektense, boğulmak çok daha iyi." diye fısıldadım çaresizce. Yaşlarla dolu gözlerini gözlerime dikti. Bir gürültü koptu. Ardından bir feryat çınladı etrafta. Hemen birbirimize sarıldık. Başını hızla sallarken, ellerime yapıştı ve korkuyla açıldığı gözleri gözlerimi taradı. "Evet. Haklısın." dedi fısıltıyla. Güvenle gülümsemeye çalıştım ama onun yerine limon yemiş gibi bir ifade belirdi bembeyaz yüzümde.
***
Nefes almaktan bile korkarak kulağımızı kapıya dayayıp öylece dinledik. Sesler kesilmişti. Tek tük işitilen ayak sesleri uzaklaşıyordu. Jane dudaklarını kulağıma dayayıp, belki de gittiklerini ve odadan dışarıya çıkmamıza gerek kalmayacağını fısıldarken, bir adamın bağırdığını duyduk.
"Sarayda kimse kalmadığına emin olun!"
Hızla birbirimize baktık. Yüzümdeki kanın çekildiğini hissediyordum. Elimi yavaşça tokmağa koydum. Buz gibi temasla tüylerim diken diken oldu. Çok yavaşça tokmağı çevirdim ve hafifçe kapıyı araladım. Kimse yoktu. Eteklerimizi topladık, ayakkabılarımızı çıkarmıştık. Çıplak ayaklarımız, soğuk zeminde hızla çıt çıkarmadan ilerliyordu. Ayak sesleri duyuldu. Hemen duvara yaslandık. Jane'nin dudakları sessiz mırıltılarla kıpır kıpırdı. Biliyordum ki, o da benim gibi dua ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Kraliçe | Andarkan Serisi
Ficção HistóricaGüç ve yükseliş hırsı ile karanlığa gömülen bir altın çağ masalı. Aşkı hiç tatmamış bir kral ve gözünü tahta dikmiş kadınlar. Her biri, tarihin tozlu sayfalarında rollerini kapmaya çalışıyorlar. Her biri kanlı elleriyle tahta sıkı sıkı yapışmış, bi...