Kalenin ön bahçesinde oturmuş, kılıç ustası Sör Arnold Thomas'ın askerlerle yaptığı talimi izliyordum.
Oldukça yakışıklı ve yapılı bir adamdı Sör Arnold. Geriye taranmış siyah gür saçları ve sıcacık bakan, uzun, yukarı kıvrık siyah kirpiklerle bezenmiş bir çift parlak koyu renkli gözleri vardı. Gülümsediği zaman beyaz dişleri esmer teninde parlıyordu ve yanaklarında gömülmek isteyeceğiniz kadar güzel derinlikte gamzeler oluşuyordu.
Usta ve zarif bir hareketle karşısındaki askeri mat edişine heyecanla ellerimi çırptım. Benim bu heyecanlı halime yine o güzel gülüsemelerinden birini bahşetti. Yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. Önümde zarifçe eğildi. Hızla ayağa kalktım.
"Siz harika bir kılıç ustasısınız Sör Arnold."
"O sizin inceliğiniz Bayan İsabel."
Dudaklarımı ısırdım. Ondan bana da kılıç kullanmayı öğretmesini istiyordum. Kendimi korumayı öğrensem fena olmazdı. Arthur'un sevgilisi olmaya devam edersem başımın her zaman tehlikede olacağı aşikardı. Gerçi geçen gün Edmund'a her ne kadar Arthur'dan ayrılacağımı söyleyerek oldukça dramatik bir çıkış yapsam da, tanrı aşkına! O bir kraldı. Ve bir kraldan ayrılamazdınız. O istediği müddetçe bu ilişki devam ederdi. Yine de Arthur'la konuşmaktan vazgeçmiş sayılmazdım.
Arnold düşünceli ifademi kaşları havada ilgiyle izliyordu. "Bir şey mi istiyordunuz?"
Ahh, evet! Ama bunu nasıl söyleyecektim ki? Bir kadın kılıç kullanmazdı! Hele hele bu kadın kraliçenin nedimesiyse! Ona kılıç kullanmayı öğret bana desem alacağım karşılık kocaman bir kahkaha ve omzuma dostane bir tavırla vuran bir el ile biz varken böyle işlerle kendinizi yormayın leydim cümlesi olacaktı.
"Bana da öğretir misiniz?" dedim hızla düşüncelerimden sıyrılarak. Endişeyle kafamda kurduğum senaryonun gerçekleşmesini beklerken Arnold şaşkınlıkla devam etmemi bekledi.
"İnsanın başına nerde ne geleceği belli olmuyor malum. Kendimi korumayı öğrenmek istiyorum." diye mırıldandım yavaşça.
Kaşları yavaşça çatıldı. O geceki olaydan kaledeki herkesin haberinin olduğunun kanıtıydı verdiği bu tepki. Ama kimse bu yaşananlardan bahsetmeyecekti.
"Hiç daha önce kılıç tuttunuz mu?"
"Ah, hayır." dedim gülerek.
"O zaman işe kılıç tutmakla başlayabiliriz."
Hemen ardından kılıcını uzattı. Kılıç birden elime o kadar ağır geldi ki yavaş çekimle aşağıya inmeye başladı. Arnold arkama geldi ve kılıcı tutan elimi tutarak elimin açısını düzeltti.
"Böyle kavrayacaksınız kabzasını. Bileğiniz düz durmalı, sakın kırmayın. Evet, böyle."
Elinin güçlü sıcaklığı ve bedeninin kokusu birden heyecanlanmama sebep olmuştu.
"Ayaklarınız toprağa güçlü basmalı. Sert basın ki gücünüzü toplayabilin. Ayaklarınızın dengesi en önemli ayrıntıdır. Unutmayın, ayak oyunlarını bilen her zaman çok iyi kılıç kullanıyordur. "
Şaşkınlıkla başımı ona doğru çevirdim. "Ayak oyunları mı?"
Sıcak soluğu yanağıma çarptı. "Kılıç öyle elinize alıp sağa sola hareket ettirdiğiniz bir şey değil leydim."
Kıkırdadım. "Ben de tam böyle düşünüyordum."
"Bu yüzden öğrenecek çok şeyiniz var."
Birden bir kılıç darbesiyle elimdeki kılıç havalandı ve sertçe yere düştü. Şaşkınlıkla olduğum yerde kalakaldım.
"Kılıcı böyle tutarsanız, sonu bu olur leydim. Ben de seni iyi bir hoca sanırdım Arnold." dedi Edmund ters ters Arnold'a bakarak. Arnold tuttuğu elimi öperek bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Kraliçe | Andarkan Serisi
Historical FictionGüç ve yükseliş hırsı ile karanlığa gömülen bir altın çağ masalı. Aşkı hiç tatmamış bir kral ve gözünü tahta dikmiş kadınlar. Her biri, tarihin tozlu sayfalarında rollerini kapmaya çalışıyorlar. Her biri kanlı elleriyle tahta sıkı sıkı yapışmış, bi...