"İmdat!" diye haykırdım yaratıklar üzerime koşarken. Yüzümü kapatmaya çalıştığım kolumda keskin bir acı hissettim. O sırada kapının kilidi döndü ve bir ıslık sesi duyuldu. Yaratıklar bana hırlayarak durdular. Acıyla haykırdım ve cayır cayır yanan koluma dokundum. Elim yapış yapış kana bulandı. Bir adam sağlam kolumu tutarak beni resmen havaya kaldırdı ve dışarıya çekti. Kapı yeniden kapandı ve kilitlendi.
Kolumdaki derin ve uzun kesikten oluk oluk kan akıyordu. Gerçi sadece kolumdan yaralanmam bir şanstı ya. Gözlerimden akan yaşlarla öfkeyle kükreyen George'a baktım. Victoria'nın boğazına yapışmıştı. Adamları onu ayırmaya çalışıyorlardı. Victoria'nın gözlerinin akı belirmeye başladığı sırada bir adam hızla George'u ittirdi. Bu Barry'di. Victoria'yı kucakladığı gibi George'dan uzaklaştırdı.
"Annesini öldürdü!" diye haykırdı tiz bir sesle. "İsabel, Natalia'yı öldürdü! Bu yüzden onu kafese attırdı!"
George burnundan soluyarak bana baktı. İrkilerek geri adım attım. Gerçekten korkunç bir hali vardı. "Ne yaptı? Ne yaptı?"
"Annemi..." diye soludu Victoria zorlukla. "Onu...öldürdü." diye fısıldadı hıçkırıklara boğularak.
"Götürün şunu!" diye kükredi George. "Yüzünü görmek istemiyorum!"
Ardından gözleri beni buldu. Öfkeyle soludu ve kolumu fark etti. Hızla yanıma gelip sertçe kolumdan çekiştirdi. O an koşturarak gelen bir adam ayaklarımızın dibine yığıldı.
"Başladılar! İsyancılar şehirde orduya saldırdılar!"
Ben dehşetle içimi çekerken George, hızla Jose'nin yakasına yapıştı. "Adamların yüzde ellisini mahzene konuşlandır, yüzde yirmi doğu kanadına, diğer yirmi de batıya, geri kalan onluk kısmı da sarayın girişine dik. Kulelerdeki adamları iki katına çıkar. Şehre de ayrı bir takviye ordusu gönder."
Jose gergin bir ifadeyle başını salladı ve adamlarına döndü. "Herkes avluya toplansın!"
Koşuşturma seslerinin içinde saraya girdik. Kaşlarımı çattım. Saldırıya geçmişlerdi. Mahzen de neresiydi ve neden o kadar adam yollamıştı oraya? Peki, ben ne yapmalıydım? Çocuklarım neredeydi?
"Bana Edmund'un öldüğünü söylemiştin?"
"Ölmedi. Sen zaten bunu biliyordun değil mi?" dedi gülümseyerek.
Tek kaşımı kaldırdım. "Endişeli gözükmüyorsun?"
"Endişelenmeli miyim?"
Beni odama soktuğu gibi koşturarak hekim kadın geldi. Yanında iki kadın daha vardı. Birinin elinde bir tas su, diğerinde ise temiz sargılar vardı. Hekim de şişelerle dolu çantasını getirmişti.
"Yaranıza bakayım leydim."
Yatağın kenarına oturdum ve acısını unuttuğum kolumu uzattım. Kadın bir bezi suya daldırdı. Ardından bezi koluma sıktı. Yaramın üzerine akan sular, kanıma karıştı. Yumuşak bir hareketle kanı temizlemeye başladı. Kan temizlendikçe kesiğin derinliği ortaya çıkıyordu. Neyse ki dikiş gerektirecek kadar derin değildi.
Dişlerimi sıkarak, karşımda sakince beni izleyen George'a baktım. "Bence endişelenmelisin."
Yavaşça gülümsedi. "Natalia'yı neden öldürdün?"
"Çocuklarım neredeler?"
"Onları ben getirttim."
"Neden?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Kraliçe | Andarkan Serisi
Historical FictionGüç ve yükseliş hırsı ile karanlığa gömülen bir altın çağ masalı. Aşkı hiç tatmamış bir kral ve gözünü tahta dikmiş kadınlar. Her biri, tarihin tozlu sayfalarında rollerini kapmaya çalışıyorlar. Her biri kanlı elleriyle tahta sıkı sıkı yapışmış, bi...