Pencere kenarındaki koltuğa oturmuş, sessizce dikiş dikiyordum. Gecenin karanlığını şehrin ortasından gelen büyük ateş aydınlatıyordu. Ve acı dolu bir çığlık bütün o mesafeyi aşarak sarayın etrafında çınlıyordu.
Bense çığlıklara kulaklarımı kapatmış, sessizce dikmişime devam ediyordum. Sanki ondan önemli bir şey yoktu.
Kapı gürültüyle açıldığında sakinliğimi hala koruyordum. Başımı kaldırdım ve gelenlere baktım.
Jose kötülük dolu soğuk bakışlarını odada gezdiriyordu. Barry ise ifadesiz bir yüzle beni izliyordu. Açık kapıdan Arthur girdi sonra. Gözleri çakmak çakmaktı. Burun delikleri öfkeyle nefes almaktan şişmişlerdi. Onun arkasından ise tabiki büyük bir zarafetle Victoria girmişti. Mavi, beyaz elbisesi incecik belini sarmış, dolgun göğüsleri davetkar bir tavırla açılmıştı. Koyu kahverengi saçları bukle bukle beline dökülüyordu. O kadar güzeldiki, onun büyüsüne kapılmamak çok zordu.
"O nerede?" diye çıkıştı Arthur öfkeyle.
Yavaşça ayağa kalktım ve reverans sundum. "Kimi sordunuz majesteleri?" dedim sakince. Arthur omuzlarımı tutup sarstı.
"Bana oyun oynamayı bırak kadın! Edmund nerede?"
"George ile birlikte tavernaya gittiler diye tahmin ediyorum efendim." dedim yarım yamalak gülümseyerek.
"Ne demek tahmin ediyorum?"
"Karısına açık açık şehrin hayat kadınlarını ziyarete gittiğini söyleyemediği için sadece içki içmeye çıktılarını söyledi."
"Edmund ve hayat kadınları?" Arthur gürültüyle güldü. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun?"
O sırada Edmund neşeli bir kahkaha atarak odaya girdi. George yanındaydı ve fazla çakır keyif gözüküyorlardı. Edmund bizi görünce şöyle bir duraksadı ve tek kaşını kaldırdı.
"Neredeydin?" dedi Arthur öfkeyle ona dönerek.
Edmund bana kaçamak bir bakış attı. "George bana yeni açılan bir meyhaneyi gösterdi."
"Hah." dedim kendimi tutamayarak. "Yani orada hayat kadınları yoktu?"
Edmund utangaç bir şekilde gülümsedi. "Vardı ama..." diye kekeledi. "Benim gözüm senden başkasını görmüyordu karıcığım." dedi fazla suçlu bir sesle. George kıkırtısını bastıramadı. Edmund hızla ona dönüp dik dik baktı. George kaşlarını kaldırdı.
"Doğru söylüyor prensesim. Prensimiz hep sizden bahsetti."
Yüzüm asıldı. Victoria'nın şuh kahkahası doldurdu odayı birden. Alaycı bir tavırla beni süzdü. "İnanamıyorum." dedi hayretle. "Edmund'u bile elinde tutmayı beceremiyorsun. Gerçekten sıkıcı bir kadın olmalısın."
Arthur sessizdi. Kafası karışmış gibiydi. Yan gözle bana baktı. Gözyaşlarıyla dolan gözlerimi onun gözlerine diktim. "Sanıyorum, haklısınız majesteleri." dedim titreyen bir sesle Victoria'ya hiç dönmeden. Arthur gözlerini kaçırdı.
"Hayırdır kralım?" dedi Edmund aniden. "Neden sorguya çekiliyorum?"
"Yaptığın son terbiyesizlikten sonra rahat durup durmadığını anlamaya çalışıyoruz." dedi Victoria patavatsızca. Arthur ona öfkeyle baktı. Victoria'nın umrunda bile değildi Arthur'un öfkesi.
"Tehditlerinden dolayı fazla şüpheli bir konumda olduğun doğrudur." diyerek kendince düzeltti Arthur, Edmund'a olan güvensizliğinin nedenini. Edmund'un yüzünde alaycı bir gülümseyiş oluştu.
"Ha şu mesele?" dedi gülerek masanın üzerindeki şaraba uzanarak. Ona ters bir bakış attım.
"Daha ne kadar içmeyi planlıyorsun? " diye söylendim öfkeyle. Edmund öfkeme kaşlarını kaldırarak tepki gösterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Kraliçe | Andarkan Serisi
Historische RomaneGüç ve yükseliş hırsı ile karanlığa gömülen bir altın çağ masalı. Aşkı hiç tatmamış bir kral ve gözünü tahta dikmiş kadınlar. Her biri, tarihin tozlu sayfalarında rollerini kapmaya çalışıyorlar. Her biri kanlı elleriyle tahta sıkı sıkı yapışmış, bi...