23

6.1K 381 77
                                    

"Leydi İsabel! Ölmüş! Tanrım!"

Edmund yatağından fırladığı gibi seslerin geldiği tarafa koşturdu. Etrafındaki askerleri ittirdi. Anna merdivene oturmuş çığlıklar atarak ağlıyordu.

"Zavallı leydim!"

O, yerde yatıyordu. Edmund içinde tarifi imkansız bir acı hissetti. İsabel'in söylediği sözler doldu kulaklarına. Ölsem de en azından her gün aşağılanmaktan kurtulsam artık!

Şimdi yerde yatıyordu cansız bedeni. Üzerinde gece mavisi elbisesi vardı ve kahverengi saçları dağılmış, yüz üstü yatıyordu. Yavaşça çevirdi bedeni. Mavi gözleri donuk bakışlarla bakıyordu yüzüne. İnleyerek gözlerini kapattı. Anna'dan yeni bir çığlık yükseldi.

***

Genç kadının cansız bedeni samandan ve odundan oluşturulmuş bir yatağa yatırılmıştı. Üzerindeki gece mavisi elbisesine hiç dokunulmamış, açık mavi gözlerini bir el hareketiyle kapatmışlardı. Artık gözleri sonsuza kadar kapalıydı.

Edmund askere başını salladı. Arkadan Anna'nın hıçkırıkları duyuluyordu. Asker elindeki meşaleyi samanların üzerine attı. Genç kadının narin bedeni ateşle kaplanırken, karanlık gökyüzü alevlerle aydınlanıyordu.

Edmund acıyla inlememek için kendini zor tutuyordu. O kadar kasılmıştı ki neredeyse kemikleri kırılacaktı.

"Bunu nasıl yaparlar?"

Başını yan tarafına çevirdi. Hüzünle başını salladı. "Bilmiyorum."

İsabel kızarmış gözlerini Edmund'a çevirdi. "Onu bulun." dedi ağlamaktan kısılmış sesiyle. "O pisliği bulun."

9 saat önce

İnleyerek gözlerini kapattı. Anna'dan yeni bir çığlık yükseldi.

"BRIANA!"

Edmund eli kolu birbirine dolanmış bir halde ne yapacağını bilmeden genç kızın cesedinden uzaklaşırken onu gördü. Merdivenin başında, beyaz geceliği ve dağılmış saçlarıyla olanları izliyordu. Bir elinde yanmayan bir şamdan diğer elinde de bir kitap vardı. Edmund inanamayarak elini saçlarına daldırdı. Tam kahkaha atacakken Anna acıyla haykırdı.

"BRIANA!"

İsabel korkuyla açılmış gözlerle olanları anlamaya çalışıyor ama bu konuda pek başarılı olamıyordu. Briana neden yerdeydi? Neden elbisesini giymişti?

"Aman tanrım." diye mırıldandı İsabel titreyerek. Elindekileri gürültüyle düşürdü. Edmund, onun da çığlık atacağını anlamıştı. Koşarak yanına çıktı.

"Aman tanrım!"

Edmund hızla ona sarılarak kafasını göğsüne gömmüştü. İsabel korkuyla titreyerek ağlıyordu. Daha sıkı sarıldı.

"Boynu kırılmış efendim." dedi bir asker cesedi incelerken. "Düşerken olmuş olmalı."

Edmund inanmayan gözlerle genç kızın cesedine baktı. Belli ki İsabel odada yokken onun kıyafetini denemek istemişti. Lanet elbise gerçekten çok güzeldi. Neden etrafta hanımının elbisesiyle dolaşmak istesindi ki?

O bunları düşünürken İsabel kollarından ayrılmış Anna'ya koşmuştu. Kollarını genç kızın histerik bir şekilde titreyen bedenine sarmıştı ağlayarak.

"Zavallı Briana!" diye haykırdı Anna. "Size çok özeniyordu efendim. Sizden gizli elbiselerinizi giyerdi. Ona yapmamasını söyledim. Çok söyledim. Bana söz vermişti. Ama bu kıyafetinizi çok beğenmişti. Kendi kendine leydi oyunu oynuyordu. Ona yapmamasını söylemiştim." dedi inleyerek.

Karanlık Kraliçe | Andarkan SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin