Yolculuğumuzun üçüncü günü Holborn adlı bir şehirden geçiyorduk. Lord Adam, bizi istekle konuklayabilecek bir dostu olduğunu söylemişti. Şehrin biraz dışında kalan gösterişli bir malikaneye çevirdik rotamızı. Lord Royce Warm bizi oldukça sıcakkanlı bir şekilde karşıladı. Uzun boylu ve çok zayıf bir adamdı. Renksiz dudaklarının üstünde komik denecek kadar ince bıyıkları vardı. Karısı Leydi Agnes Warm ise kısa boylu, kilolu bir kadındı. İri göğüslerinin arasından ter damlaları süzülüyordu. Çok neşeliydi. Onu hemen sevmiştim. Bize üst katta geniş ve rahat odalar ayarladılar. Öğle yemeğine kadar dinlenebilmek için odalarımıza çıktık. Leydi Agnes yolculuk kirinden arınmamız için hizmetçilerine küvetleri hazırlamasını emretmişti. Adamlarımız için de yiyecek ve kalacak bir yer ayarlamışlardı.
Odama çıktığımda hızla soyunup, sıcak suya girdim. Bir hizmetçi kız saçlarımı yıkıyor, diğeri de kollarımı ve omuzlarımı sabunlu bezlerle yıkıyordu. Yol boyunca Cassandra ile yaptığımız sohbeti düşünüyordum. Ondan nefret etmek istiyordum ama Cassandra gerçekten iyi bir kadındı. Edmund'u tüm kalbiyle seviyordu ve sadece arkadaş olduklarına ısrar ediyordu.
"Edmund sizi çok seviyor majesteleri." diyordu defalarca söylediği gibi. Birlikte at sürüyorduk. Edmund bazen dikkatli ve düşünceli bakışlarını bize yöneltiyordu.
"Neden saraya geliyorsunuz? Edmund bana sizden ayrıldığını söylemişti. Yoksa yalan mı söylüyordu?"
"Hayır majesteleri. Bana sizin öğrenince çok üzüldüğünüzü söyledi. Sizi üzmek istemiyormuş daha fazla. Ben de anlayışla karşıladım. Zaten bizim aramızda bir aşk bağı hiç olmamıştı. Ben sadece prensimizi memnun ediyordum."
"Nasıl bir memnuniyet bu?"
Cassandra gerilmişti ses tonumdan. "Bunun kulağa berbat geldiğini biliyorum. Edmund bana derdini anlatmayı çok severdi. Bir gece çok içmişti ve..." Sustu. Yüzü kızarmıştı. Göz ucuyla kocasına baktı. Adam gergin bir şekilde karısına bakıyordu. Uyarı dolu bakışlarla. Bunun ne demek olduğunu biliyordum.
"Kocan istedi değil mi?"
Cassandra aniden irkildi ve yalvaran gözlerle baktı yüzüme. "Saraya gelme nedeniniz nedir?" dedim konuyu değiştirmeye çalışarak. Atımı biraz daha yavaşlattım. Edmund ve Adam'ın bizden uzak olmasını istiyordum.
"Kralımız, kocamı davet etti. Biliyorsunuz, Kartal Yuvası önemli bir kale. Kocam da kraliyetin önemli sancak beylerindendir. Edmund'un geldiği gün bir mektup geldi kraliyetten. Kral, kale ve de kraliçe için hazırlanan turnuvaya katılmamız için davetiye yollamış."
"Turnuva mı?"
"Bilmiyorsunuz demek. Edmund'da bilmiyordu. Demek ki size uygun bir zamanda söylemek istemiş. Kraliçe hamile."
İşte bunu duymayı beklemiyordum. Ellerimin titremesine engel olmak için kayışlara daha sıkı yapıştım. Böyle bir şeyin gerçekleşeceğinden emindim. Şimdi sıra Arthur'un bana verdiği sözü tutmasındaydı. Edmund böyle bir şeyi neden bana söyleme gereği duymamıştı ki? Onunla konuşmalıydım. Ama o benden önce davranmıştı. Küvetten çıkmak üzereyken odaya girdi.
"Ben..." diye kekeledi beni ayakta ve çıplak görünce.
"Bekle." dedim küvetten çıkarak. Edmund'un alnında biriken terleri görebiliyordum. Onun karşısında utanmayacaktım. Rahatlıkla fark ettim ki utanmıyordum zaten. Hizmetçim bedenimi havluya sardı. Paravanın arkasına geçtik. Diğer kızlar küveti boşaltırken kalın askılı, göğüslerimden aşağısı kat kat eteklerle süslü, bej rengi bir elbise giydim diğer kızın da yardımıyla. Giyindikten sonra kızları yolladım ve aynanın karşısında oturarak ıslak saçlarımı fırçalamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Kraliçe | Andarkan Serisi
Historical FictionGüç ve yükseliş hırsı ile karanlığa gömülen bir altın çağ masalı. Aşkı hiç tatmamış bir kral ve gözünü tahta dikmiş kadınlar. Her biri, tarihin tozlu sayfalarında rollerini kapmaya çalışıyorlar. Her biri kanlı elleriyle tahta sıkı sıkı yapışmış, bi...