16

6.8K 385 32
                                    

Arthur'un bana anlatmadığı bazı kısımlar vardı. Ertesi gün bunları Edmund'dan duymak zorunda kalacaktım. Ama ondan önce başka bir ziyaretçim gelmişti. Yakışıklı kafasını kapıdan uzatıp muzipçe gülümseyen George.

"Merhaba. Duydum ki yan gelip yatıyormuşsun. Keyfine diyecek yok doğrusu."

Gülerek elimi ona uzattım. Uyandığım zamandan daha dinç ve iyiydim. "Hoşgeldin Geo. Seni görmek çok mutlu etti beni."

Tuhaf tuhaf yüzüme baktı. "Elizabeth'le ilgileniyorum tatlım. Sen... belki sonra düşünürüm." dedi alayla göz kırparak.

Gözlerimi devirdim. "Aptallığından hiçbir şey kaybetmemişsin."

"Sen de güzelliğinden sevgilim."

"George!"

"Oh mon dieu! Taze meyve!"

Masanın üzerinde duran ve kralın cömert bir hediyesi olan yaz meyveleriyle dolu kaseye koştu. Etrafı şöyle bir gezdi ardından. Revirden sonra kralın emriyle kendime ait bir odaya yerleştirilmiştim. Kendime ait bir hizmetkarım bile vardı.

"Vay canına! Özellikle Nina'yla paylaştığın odadan sonra. Epey zengin bir oda."

"O adamı yakaladılar mı George?"

Yüzü bir anda ciddileşti. Elindeki tatlı eriğe dikkatle baktı. Başını olumsuz anlamda salladı. "Sanırım ülkeden kaçtı."

Korkuyla nefesimi tuttum. Ya yarım kalan işini bitirmek için geri dönerse? Ne düşündüğümü anlamış gibi yüzüme baktı.

"Sana asla zarar vermeyecek. Öyle bir şeye kalkışırsa, ki olmayacak, onun kellesini kendi ellerimle koparırım."

İkna olmayarak yastıklara gömüldüm. Beni ormana götürürken kimse fark etmemişti. Şimdi ne değişecekti ki?

"Kraliçe." diye nefesimi verdim yavaşça. Tedirgin bir ifadeyle yüzüme baktı.

"Bunu duymadım. Bir daha da duymayacağım. Anlaşıldı mı?" diye mırıldandı ters ters.

"Ama..."

"Vatana ihanet ediyorsun." diye fısıldadı dişlerinin arasından. "Duymayacağım. Anlaşıldı mı?" diye ekledi sertçe. Bitkin bir şekilde başımı salladım. Gerçeği söylemenin ne faydası vardı ki? George gerçeği bilse bile kraliçeyi suçlamak başlı başına bir saçmalıktı.

Bu düşüncelerle debelenirken kapının ardından bir uşağın sesi duyuldu. "Majesteleri Prens Edmund!"

Ardından Edmund içeriye girdi. Yüzünde her zamanki ciddi bir komutanın edası ve güçlü bir duruşla etrafı inceledi. George yerlere kadar eğildi. "Majesteleri."

"Bizi yalnız bırak George."

George başını salladı ve göz ucuyla bana bakarak odadan çıktı. Şimdi Edmund ve ben kalmıştık geriye.

Bir süre konuşmadan etrafı inceledi. Nedense ondan korkuyordum. Çok güçlü bir iradesi vardı. Gümüş grisi gözlerini yüzüme dikti.

"İyi görünüyorsun."

"Teşekkür ederim majesteleri. Hayatımı kurtardınız. Size çok minnettarım."

Yorum yapmayarak başını salladı. "Arthur ziyaretine gelmiştir herhalde?" dedi soğuk bir sesle.

"E evet efendim." diye mırıldandım. Sesim çok cılız çıkmıştı.

"Eşyalarını hazırlat o halde. On gün sonra yolcusun."

Birden içime bir taş oturdu. Yutkunmaya çalıştım. "Gidiyor muyum?" diye fısıldadım yavaşça. Dikkatle bomboş olan yüz ifademe baktı.

"Sana gideceğini söylemedi mi?"

Karanlık Kraliçe | Andarkan SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin