Her insan acı çeker değil mi? Hayatın kurallarından biri de budur.Bir yerlerde birisi her şeyini kaybedebilir.Birisi ailesini kaybedebilir.Tüm bu yaşanan kötü olaylar insanı üzmez mi? Tabi ki üzer.Fakat o üzülmezdi.En azından çocukluk dönemleri harici üzüldüğü olmamıştı.O dönemden sonra kaybetme korkusu yaşamamıştı.Taki son bir haftaya kadar.Evet,artık gizlemiyordu.HErkesin gözü önünde günlerce beklemişti,üzülmüştü.Bir an,sadece kısa süreliğine de olsa takmamıştı fakat yaptığı hata yüzüne öyle sert bir tokat vurmuştu ki,üzülmemek elde değildi.Ve pişman olmadan hayatına devam etmek.Artık baba dahi demek istemediği,baş düşmanı olan adam yüzünden ömrünü masum bir insanı bulmaya harcamıştı.Sırf onu bulmak için masum bir genç kızın hayatını mahfetmişti.Çok uzun zamandır kendi hayatını da mahvediyordu.Her dakika babasına biraz olsun yarabilmek adına içten içe çırpındığı için kendi ruhunu mahvetmişti.Bu saatten sonra kendini umursamıyordu.En azından etrafındakilere zarar vermek istemiyordu.Artık ona zarar vermek istemiyordu.
Dora gözlerinin içine korku dolu gözlerle bakıyordu,bunu farkındaydı ve doktorlara haber vermesi gerektiğininde fakat nedense gözlerini ondan alamıyordu.Neyseki Hector imdadına yetişmişti.Bu sefer işlerine engel olmamak için yataktan kalkmıştı.Fakat yanından uzaklaştığı söylenemezdi.Artık her şey düzelmişti,rahatlaması gerekiyordu fakat beklediği huzur ve rahatlık henüz yolunu bulamamış olmalıydı.
''Dora,kendini nasıl hissediyorsun? Lütfen ışığa bakar mısın?''
''Ne,ne oldu bana.''
''Büyük bir olay atlattın.Başından silahla yaralandın.Bir haftadır komadaydın.Bunu söylemek istemezdim fakat öleceğini düşünüyordum.Yani en azından beyinsel fonksiyonların bize bitkisel hayata girdiğini göstermişti.Merak etme şuan gayet iyisin.Patronun yani Ares bey seni bize getirdiği için şanslısın.''
Korku yerini şaşkınlığa bırakıyordu sanki.Bakışları doktordan patronuna kaydı.Beceriksiz patronuna.Gözlerine baktığında bakışlarındaki garipliği gördü.Belkide bu normaldi bilemiyordu.
''Patronum mu?Michael.O nerede?''
Gözlerinizi kapattığınızda saatler sonra olsa da tekrar açacağınızı bilirsiniz.Kendinizi uykunun o huzur veren karanlık ve bir o kadar da renkli dünyasına bırakırsınız,büyük bir zevkle.Hayatım boyunca en sevdiğim anlardan birisi, hatta birisi bile değil ta kendisi sadece kendimi uykunun dünyasına bıraktığım anlardan ibaret oldu.Bunun tek sebebi ise istediğim asıl hayatı sadece o sihirli dünyada bulmamdan kaynaklıydı.Hayatın yorucu akışı henüz genç bir kız olmama rağmen dayanmaya çalışsam da,her şeye elimden geldiğince dirensem de üstüme binen ve beni olduğumdan daha yaşlı bir insan haline getiren bir yük haline geldiğinden beri bu böyleydi.Rüyalar benim olmak istediğim dünya haline gelmişti.Bu sefer gözlerimi açtığımda her zaman olduğu gibi evimin boyası parçalanmış tavanını görmeyi bekliyordum.Hayallerimle dolu rüyalarımdan mutlu uyandığım her an birkaç dakikamı tavana bakmaya ayırmadan edemiyordum.İnsanların güzel çimenlere yatarak bulutlarda buldukları şekilleri ben kendi tavanımda buluyordum.Bir gün o güzel çimenlere yatabilmenin ümidini kurarak baktığım tavanda o güzel çimeni,o güzel bulutları ve hatta beyaz atlı prensimi dahi görebiliyordum.Çalışmak zorunda kalmayacağım günler geldiğinde -en azından daha rahat bir işte çalıştığımda- ve hayatım sorunsuz olduğunda ki böyle bir ihtimal var mı bilmiyorum yinede ümidimi kaybetmekten yana olmamayı seçiyorum.Benim gibiler için bir tavan hayatta bu kadar büyük bir yer kaplıyor işte.Bunu benim gibi olanlar anlayabilirler.Sadece onlar.
Doktorun söylediklerini dinliyordum,duyuyordum fakat algılamakta zorluk çekiyordum.Söyledikleri anlamlı şeyler olsa da benim hayatımı düşününce gayet anlamsız şeyler haline geliyorlardı.Silah,yaralanmak,koma ve en önemlisede patronum.Saçma bir rüyanın içinde olduğum düşüncesi yavaş yavaş yerini gerçekliğe bırakırken oldukça şaşkındım.Neler olmuştu,nasıl olmuştu düşünüyordum fakat hiçbir şey hatırlamıyordum.Tek hatırladığım her zamanki gibi işimin başında olduğum sıradan bir günden ibaretti.Doktor tanımadığım adamı gösterip patron kelimesini kullanmasına rağmen sonuç olarak patronum Mıchaeldi ve olaylarla onun bir ilgisi olmalıydı.Şaşkınlıkla karışık birçok duyguyu birarada yaşıyordum.Bunlardan biride ölüme ramak kala geri döndüğümü duyduğum için yaşadığım şoktu ve biraz da olsa korku.Duygularım,düşüncelerim her saniye daha çok karışıyor ve daha çok artıyordu.Korkumda artacaktı biliyordu.Doktorun gözüme tuttuğu ışığa bakmam gerektiğini anlamıştım.Aklım başımdaydı.Hiçbir şey yaşamamışım gibi,sadece bir uykudan uyanmış gibiydim.Bir an önce kendimi görmeliydim.Söz ettikleri kurşunun girdiği yerde bir iz görmem gerekiyordu.Görmeliydim çünkü başka türlü olanlara inanabilmem mümkün gözükmüyordu.Şuan isteğim tek şey yaşadıklarımın her anını kimden olursa olsun duymaktı.Lanet olası ışığa bakmam için çabalayan doktor sonunda çenemi kavrayıp gözlerimi adamdan çevirmeyi başarmıştı.Michael neden yanımda değildi? İşi her şeyden önemliydi fakat beni bu halde bırakıp gitmiş olamazdı değil mi? Belkide yanımda durması için gözlerini gözlerimden çekmeyen adamı görevlendirmişti.Eğer öyleyse adam görevini oldukça iyi yapıyordu.Biraz abartmış olsa da ne diyebilirdim ki.Abarttığı tek şey bakışlarından ibaret değildi.Düğmeleri yanlış iliklenmiş gömleği,ütüsü oldukça bozulmuş takım elbisesi de oldukça ilginçti.Bir haftadır komada olan biri olarak adamın yanlış ileklenmiş gömleğine takılmam anormal değil miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESRARENGİZ :TeenAwardsTr2014 En Yeni Teen Fiction Hikayesi
Teen Fiction©Tüm telif hakları saklıdır. ESRARENGİZ; Ares'in ve Dora'nın macera dolu,tutku dolu ve çarpıcı hikayesi. Bu aşk klasik değil,alıntı değil... Bu aşk savaş dolu,bu aşk masum,bu aşk hırçın ve bu aşk cezbedici. ''Sert ve Seksi yazarından.''