5

1.9K 169 44
                                    

(Medyadaki şarkıyı dediğim yerde açabilirsiniz ya da isterseniz şimdi açın. *Rihanna- Work)

.

Geldiğim barda birkaç dakikadır yaptığım tek şey etrafı süzmekti. Tabii bir de önümdeki içkiyi yudumluyordum. Çalan şarkı beni hem rahatlatıyor hem de uyuz ediyordu.

O aptal partiye gideli 3 gün olmuştu ve hala bir tık yoktu. Müşterilerimi sorgulasam da yeni bir şey olmadığını söylüyorlardı sadece. Bu biraz canımı sıkıyordu ama aynı zamanda rahattım da. O partiye de gitmemem gerekiyordu ama anlık gelen sinirimle her şeye karar verebiliyordum. Jungkook'un yine pis imaları altında kalmıştım ama ezilmemiştim. Yine de sinirlerim bozulmuştu fakat bunu saklayabilmiştim.

"Jimin!" Duyduğum neşeli ve tanıdığım sesle yüzüme bir gülümseme yerleşti. Hızla ayağa kalkıp arkamı döndüm.

Kumral saçlı arkadaşımı görünce kendime engel olamadan bir çocuk gibi güldüm ve kollarına atladım.

"Hoseok!" Sıkı sarılışıma karşılık verip sırtımı okşadı.

"Ugh... Beni cidden özledin ha?"

"Şaka mısın?! Deli gibi özledim." Kafamı iyice göğsüne bastırıp derince bir nefes çektim. Aşina olduğum tatlı koku burnuma dolunca rahatladım.

"Ben de seni... Ama kemiklerimi kırma lütfen. Bana lazımlar."
Dudaklarımı büzerek geri çekildim ve karşımdaki bedeni uzunca süzdüm. Üstüne beyaz bir tişört giymişti altında ise bol bir pantolon vardı. Siyah ayakkabıları ise çok tatlı gelmisti gözüme.

"Harika görünüyorsun." dedim gülerek.

"Sen kadar olamam." dedi kıyafetlerime bakıp. Üstümdeki siyah gömleğe bir bakış atıp gözlerimi devirdim.

"Hiçte bile bugün kendime hiç özenmedim."

"Siyah sana çok yakışıyor. En kötü dedikleri şeyler bile üstünde harika duruyor Jim. Saçlarını siyaha mi boyatsak acaba?"
Ellerimi iki yanda kaldırıp abartılı bir tepki verdim.

"Jeon Jungkook gibi mi? Yok kalsın."
Kaşlarını çatıp gözlerime baktı.

"Jungkook? Şu gıcık Kim'in kardeşi? Onlar hala buranın kralları mı ya?"
Koluna girip onunla yürümeye başladım. Tekrar bar standinin oraya geldiğimizde durdum ve yerime yerleştim. O da yanıma oturdu.

"Sana her şeyi anlatacağım... Ama önce bir içki al, buna ihtiyacın olacak."
Önümdeki viski şişesine tiksinerek bakıp barmene seslendi.

"Olur tabii. Ama bilirsin acı içkiler benlik değil. Tatlım sen bana tatlı bir kokteyl ver ordan. Bolca alkollü olsun."
Barmen kafasını sallayıp istediği şeyi hazırlamak için işe koyuldu.

"Evet. Sen de dökülmeye başlasan iyi olur. Yoksa lafları ağzından cımbızla bile olsa alırım."
Güldüm. Viskimden büyük bir yudum alıp derin bir nefes verdim.

Ve ne kadar zor gelse de bütün olanları anlatmaya başladım.
**
"Sen hala uyuşturucu satıyorsun yani?"
Gözlerim ilk defa korku dolarken bilmem kaçıncı kokteylini içen arkadaşıma baktım. Kafam hafiften dönmeye başlamıştı ve tam çekırkeyiftim.

"Hoseok açıklayabilirim..."
Kafama yediğim sert darbe lafımı kesmeme neden olmuştu.

"Neyi açıklayacaksın lan?! Ben sana buradan giderken geldiğimde temiz olacaksın demedim mi?"
Kafamın acısına inleyip dudaklarımı büzdüm.

"Ama ben kullanmıyorum ki..."
Bir şaplak daha yedim.

"Ah! Ayıp oluyor ama Hyung." Beni umursamadan sinirle konuştu.

Light in hellHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin